Budist olan Su Çi, Myanmar askerî diktatörlüğüne karşı gösterdiği barışçıl ve şiddetsiz mücadeleyle 1990 yılında Rafto ve Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü'nü, 1991 yılında da Nobel Barış Ödülü'nü kazandı. 1990 genel seçimlerinin sonuçlarına göre ülkenin başbakanı olmaya hak kazanan Su Çi, askerî cunta tarafından gözaltında tutulduğu için bu görevi üstlenemedi.
15 yıl ev hapis dönemi yaşamıştır. Bu dönemde Nobel Barış Ödülü'nü almaya oğulları gitmiş ve eşinin cenazesine de katılamamıştır. Dünya′nın pek çok yerinden serbest bırakılması için baskılar yapılmış, hakkında kitaplar yazılmış, filmler yapılmış ve sonunda 2010 yılında serbest kalmıştır. 2011 yılında Chatham House Ödülü'nü kazanmıştır.
2014 yılı itibarıyla, Forbes tarafından dünyanın 61. en güçlü kadını olarak listede yer almıştır.[1][2][3][4][5]Myanmar ordusunun Rohingya Müslümanlarına işkence, taciz ve tecavüz yaptığı iddialarını reddetmiştir.[6]
Eyalet danışmanlığına yükselen Aung San Su Çi, Arakan eyaletindeki Rohingya halkına yapılan soykırım karşısında Myanmar'ın eylemsizliği ve Myanmar ordusunun katliamlar yaptığını kabul etmemesi üzerine birçok ülkeden, kuruluştan ve figürden eleştiriler aldı.[7][8][9][10][11] Liderliği altındaki Myanmar'da, gazetecilerin yargılanmasından dolayı da eleştiriler aldı. Ang San Su Çi 2019'da Uluslararası Adalet Divanı'na çıktı ve burada Rohingya'ya karşı soykırım iddialarına karşı Myanmar ordusunu savundu.
1 Şubat 2021'de Ang San Su Çi, Kasım 2020 Myanmar genel seçim sonuçlarının hileli olduğunu ilan ettikten sonra 2021 Myanmar darbesi sırasında ordu tarafından tutuklandı. Kendisine karşı birçok suçlamada bulunuldu ve 6 Aralık 2021'de iki suçlamadan dört yıl hapis cezasına çarptırıldı. Birleşmiş Milletler, çoğu Avrupa ülkesi ve Amerika Birleşik Devletleri tutuklamaları, takipleri ve cezaları siyasi amaçlı olduğu gerekçesiyle kınadı.[12] Askerî darbe ülke çapında protestolara yol açtı. Sonraki gün Ang San Su Çi'ye verilen 4 yıllık hapis cezası iki yıla indirildi.[13]
15 Ağustos 2022'de, Aung San Suu Kyi'nin mahkeme işlemlerini takip eden kaynaklar, onun dört yolsuzluk suçundan suçlu bulunmasının ardından altı yıl daha hapis cezasına çarptırıldığını ve toplam cezasını 17 yıl hapis cezasına çevirdiğini söyledi.[14] Eylül 2022'de, seçim hilesi ve devletin sırlarını ihlal etmekten suçlu bulundu ve her iki mahkûmiyetten de toplam altı yıl hapis cezasına çarptırıldı ve toplam cezasını 23 yıla çıkardı.[15][16] 12 Ekim 2022'de iki kez daha yolsuzluk suçundan hüküm giydi ve aynı anda çekilmek üzere iki kez üçer yıl hapis cezasına çarptırıldı.[17] 30 Aralık 2022'de yargılamaları, başka bir mahkûmiyet ve yolsuzluktan yedi yıl hapis cezası ile sona erdi. Aung San Suu Kyi'nin nihai cezası 33 yıl hapis cezasına yükseldi.[18]
Hayatı
Su Çi, 19 Haziran 1945'te Britanya İmparatorluğu yönetimindeki Myanmar'da, Yangon şehrinde ailesinin 3. çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası, Myanmar'ın bağımsızlık hareketine öncülük eden ulu önderi Ang San'dır. Ancak babası rakipleri tarafından 1947'de suikasta uğrayıp öldürülünce Su Çi, annesi Kin Çi'nin yanında iki erkek kardeşi ile beraber büyütülmeye başladı. Kardeşlerinden biri, henüz sekiz yaşındayken evin avlusundaki bir süs havuzuna düşüp boğularak öldü.[19]
İlk yılları ve eğitimi
Annesi 1960'ta Hindistan Büyükelçisi olarak görevlendirilince Su Çi de annesiyle birlikte Delhi'ye taşındı. 1960 yılında öğrenime başladığı Lady Shri Ram Üniversitesinden 1964'te mezun oldu. Ardından yüksek lisans yapmak için Oxford'daki Aziz Hugh's Üniversitesine gitti ve orada felsefe, politika ve ekonomi alanlarında dereceyle mezun oldu. Mezun olduktan sonra bir zamanlar popüler bir pop şarkıcısı olan Ma Than E ile New York'ta yaşamaya başladı. Burada üç yıl yaşadı ve BM'de bütçe üzerine görevlerde bulundu.[20] Su Çi, bütçeyle ilgili yazılarını tarihçi akademisyen Michael Aris'e gönderiyordu. Zamanla aralarındaki iş ilişkisi, arkadaşlığa dönüştü ve böylelikle Su Çi ve Aris 1972'de evlendiler.[21] Ertesi yıl ilk erkek çocukları Alexander Aris, 1977'de ise Kim Aris dünyaya geldi.
1985-1987 yılları arasında Su Çi, Londra Üniversitesinde felsefe alanında uzman öğretim üyesi olarak dersler verdi. 1990 yılında üniversitenin ‘Onursal Üyesi’ seçildi. Daha sonra Hindistan'ın Şimla eyaletindeki bir üniversitede iki yıl boyunca dersler verdi.
1988'de Su Çi, hasta olan annesinin yanında bulunmak amacıyla Myanmar'a geri döndü. Ancak daha sonra siyasete atıldı ve demokrasi yanlısı harekete öncülük etmeye başladı. Ertesi yıl hükûmet, Su Çi'ye ev hapsi cezası verdi. 1990'da Su Çi'nin öncülük ettiği NLD partisi %59 oy alarak ezici çoğunlukla 1990 genel seçimlerinde kazandı, ancak ülkenin diktatör yönetimi seçimleri tanımadı.[22]
Ev hapsinde olduğu için Su Çi'yi sık sık yabancı diplomatlar ve insan hakları aktivistleri ziyaret ediyordu. Böylelikle hükûmet, Su Çi'yi ‘Batılı emperyalizmin piyonu’ olmakla suçladı; üstelik bir İngiliz vatandaşıyla evli olması da hükûmet için olumsuz bir durum olarak görülüyordu.[23]
1995'in Noelinde eşi ve çocukları ile son kez görüştü. Daha sonra ailesinin vizeleri diktatör yönetim tarafından iptal edildiğinden bir daha Myanmar'a giremediler. Ailesinin Su Çi ile görüşebilmesi için BM Genel Sekreteri Kofi Annan ve Papa II. Ioannes Paulus çağrıda bulundu, ancak bu girişimler sonuç vermedi.
Michael Aris'e 1997'de metastaz evresinde prostat kanseri teşhisi kondu. 27 Mart 1999'de Aris öldü.
Ev hapsi sürerken 2 Mayıs 2008'de meydana gelen Nargis kasırgası yüzünden Su Çi'nin evinin çatısı ağır zarar gördü.[24]
Cezaevinde geçirdiği dönemler
20 Temmuz 1989: Sıkıyönetim uyarınca Yangon'da üç yıl boyunca yargılama yapılmaksızın ev hapsinde tutuldu. 10 Temmuz 1995'te ev hapsi sona erdi.
23 Eylül 2000: Yeniden ev hapsine yerleştirildi. 19 ay sonra, 6 Mayıs 2002'de serbest bırakıldı.
30 Mayıs 2003: Depayin katliamı sonrasında ev hapsine resmî olarak geri gönderilmeden önce üç aydan fazla gizli olarak tutuklu hayat sürdü.
25 Mayıs 2007: BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Myanmar diktatörü Than Shwe'ye doğrudan itirazda bulunmasına rağmen, tutukluluğu bir yıl uzadı.
24 Ekim 2007: Ev hapsinin 12'nci yılında, dünya çapında 12 şehirde dayanışma gösterileri düzenlendi.
27 Mayıs 2008: Ev yasağı, hem uluslararası hukuka hem de Myanmar yasalarına aykırı olmasına rağmen bir yıl süreyle uzatıldı.
13 Kasım 2010: Ev hapsi sona erdi.
2007 hükûmet karşıtı protestolar
19 Ağustos 2007'de akaryakıt fiyatlarındaki ani yükselişin ardından Safran Devrimi adlı protestolar baş gösterdi. 22 Eylül 2007'de hâlen ev hapsinde olmasına rağmen Su Çi, Yangon'daki evinin önünde protesto yürüyüşü yapmakta olan Budist keşişleri destekleyici kısa bir konuşma yaptı.[25] Daha sonra Su Çi, Insein Cezaevi'ne gönderildi.[26]
2009 ev hapsini ihlal olayı
3 Mayıs 2009'da, John Yettaw adlı bir Amerikalı, Inya Gölü'nden yüzerek Su Çi'n1win ev hapsinde tutulduğu konuta izinsizce girmeyi başardı ve burada iki gün kaldıktan sonra 3. gün tutuklandı. Amerikalı yüzücünün, evinde 2 gün saklanmasına izin vermesinden dolayı Su Çi, ev hapsi şartlarını ihlal ettiği iddiasıyla 13 Mayıs'ta tekrar tutuklandı. Amerikalı yüzücü ise daha sonra çıkarıldığı mahkemede, Su Çi'ye yaklaşan bir suikast girişimini bildirmek için ilahi bir mesaj aldığını, bu nedenle harekete geçtiğini iddia etmiştir.[27]
Su Çi'nin tutuklanması ve ardından yapılan duruşma, Birleşmiş Milletler,[28] ABD, Britanya, Tayland,[29] Güney Afrika, Japonya[30] ve Myanmar'ın da üyesi olduğu Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği[31] tarafından kınanmıştır.
Dava, 11 Ağustos 2009 tarihinde Su Çi'nin üç yıl boyunca ağır işlerle hapse mahkûm edilmesiyle sonuçlandı. Bu ağır ceza, askerî cunta tarafından hafifletildi ve cezası 18 ay fazladan ev hapsine dönüştürüldü.[32] 14 Ağustos'ta Amerikalı Senatör Jim Webb, cunta lideri General Tan Shwe ve Su Çi'yi ziyaret etti ve John Yettaw'ın ülkeden sınır dışı edilmesi şartıyla hapisten çıkartılmasını talep etti ve askerî cunta bunu kabul etti.[33] 18 Ağustos'ta ABD Başkanı Barack Obama, ülkenin askerî liderinden Su Çi'nin de dâhil olduğu tüm siyasi tutukluları serbest bırakmasını istedi.
Myanmar devleti aleyhine Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) geçen yıl aralık ayında başlayan davada ülkesini bizzat savunan Nobel Barış Ödülü sahibi Ang San Su Çi ise Arakanlı Müslümanlara "soykırım" yapıldığı iddialarını reddetmişti.
Güney Asya ülkesinin lideri, Müslüman Rohingya halkına uygulanan baskıdan devletin sorumlu olduğuna dair raporları reddederek, şiddetin nedeninin "ayrılıkçı grupların ayaklanmasının yol açtığı çatışma" olduğunu ileri sürmüştü.
Ang San'ın Lahey savunmasını eleştiren Arakanlı yetkililer "adaletin kanıtlarla tesis edilebileceğini" söylerken, Save the Children kuruluşu da Myanmar liderinin "BM'nin topladığı tüm delilleri ve hayatta kalanların şahitliklerini hiçe saydığını" belirtmişti.[34] BM, Myanmar Ang San Su Çi hükûmetinin Arakanlı Müslümanlara karşı şiddet eylemlerinin "soykırım niyetiyle" yapıldığının yeni delillerle pekiştiğini açıkladı. Raporda, Misyon'un, Arakanlı Müslümanlara karşı soykırım eylemlerinin tekrarlanma riskinin ciddi boyutlarda olduğu sonucuna makul gerekçeler ışığında vardığının altı çizildi.[35]