Arnavutlar veya Arnavudlar (Arnavutça: Shqiptarët), ortak bir Arnavut soyunu, kültürünü, tarihini ve dilini paylaşan, Balkan Yarımadası'na özgü bir etnik gruptur.[19] Çoğunlukla Arnavutluk, Kosova, Kuzey Makedonya, Karadağ, Sırbistan'ın yanı sıra Hırvatistan, Yunanistan, İtalya ve Türkiye'de yaşıyorlar. Ayrıca Avrupa, Amerika ve Okyanusya'da yerleşik çeşitli topluluklardan oluşan büyük bir diaspora oluşturuyorlar.
Arnavutlar Paleo-Balkan kökenlidir. Bu kökenlerin yalnızca İliryalılara, Trakyalılara veya diğer Paleo-Balkan halkına atfedilmesi tarihçiler ve etnologlar arasında hala bir tartışma konusudur.
Albanoi etnoniminin ilk sözü MS 2. yüzyılda Batlamyus'un günümüz Arnavutluk'un merkezinde yaşayan bir İlirya kabilesini tanımlamasıyla ortaya çıktı.[20][21] Arnavutlara etnik bir grup olarak ilk kesin atıf, onları Dirrahium Themasında yaşıyor olarak tanımlayan 11. yüzyıl tarihçisi Michael Attaleiates'ten geliyor.
Shkumbin Nehri, Arnavut dilini kabaca Gheg ve Tosk lehçeleri arasında sınırlar. Arnavutluk'ta Hristiyanlık MS 8. yüzyıla kadar Roma Piskoposunun yetkisi altındaydı. Daha sonra Arnavutluk'taki piskoposluklar Konstantinopolis Patrikliğine devredildi. 1054'teki Büyük Bölünme'den sonra kuzey yavaş yavaş Roma Katolikliğiyle, güney ise Doğu Ortodoksluğuyla özdeşleştirildi. 1190'da Arnavutlar, başkenti Krujë'de olmak üzere Arnavutluk'un merkezinde Arbanon Prensliği'ni kurdular.
Arnavut diasporasının kökleri, Orta Çağ'dan itibaren başlangıçta Güney Avrupa'ya ve sonunda daha geniş Avrupa ve Yeni Dünya'ya göçe dayanmaktadır. 13. ve 18. yüzyıllar arasında çok sayıda insan çeşitli sosyal, ekonomik veya politik zorluklardan kaçmak için göç etti.[a] Arvanitler adlı bir nüfus, 13. ve 16. yüzyıllar arasında Güney Yunanistan'a yerleşti. Başka bir nüfus olan Arbëreshë, 11. ve 16. yüzyıllar arasında Sicilya ve Güney İtalya'ya yerleşti.[23] Arbanasi gibi daha küçük nüfuslar 18. yüzyılda Güney Hırvatistan'a ve Güney Ukrayna'nın bazı bölgelerine yerleşti.[26][27]
15. yüzyıla gelindiğinde, genişleyen Osmanlı İmparatorluğu Balkan Yarımadası'nı fethetti, ancak İskender Bey liderliğindeki Arnavut beyliklerinden oluşan bir birlik olan Lezhë Birliği'nin başarılı isyanı ve direnişiyle karşılaştı. 17. ve 18. yüzyıllarda önemli sayıda Arnavut, onlara Osmanlı İmparatorluğu içinde eşit fırsatlar ve ilerleme olanağı sunan İslam'ı benimsedi.[28] Bundan sonra Arnavutlar önemli konumlara ulaştılar ve daha geniş Müslüman dünyasına kültürel olarak katkıda bulundular.[29] Osmanlı Devleti'nin sayısız memur ve askeri, 40'ı aşkın sadrazam da dahil olmak üzere Arnavut kökenliydi.[30] ve özellikle Köprülü döneminde Osmanlı İmparatorluğu en büyük toprak genişlemesine ulaştı.[31] 18. yüzyılın ikinci yarısı ile 19. yüzyılın ilk yarısı arasında İşkodralı Kara Mahmud Paşa, Tepedelenli Ali Paşa
ve Beratlı Ahmet Kurt Paşa tarafından birçok Arnavut Paşalıkları kurulurken; Arnavut valisi Muhammed Ali Paşa da Mısır'da ülkeyi yöneten bir hanedan kurdu. İlgili Kavalalılar Hanedanı, Arnavutların Mısır'da önemli bir topluluk oluşturduğu 20. yüzyılın ortalarına kadar Mısır ve Sudan üzerinde egemenlik sürdü.
19. yüzyılda, Arnavutların hem manevi hem de entelektüel güç toplamasına atfedilen kültürel gelişmeler, sonuçta Arnavut Rönesansına yol açtı. 1912 yılında Balkan Savaşları sırasında Arnavutlar ülkelerinin bağımsızlığını ilan ettiler. Yeni Arnavut devletinin sınırları Bükreş Antlaşması'nın ardından oluşturuldu ve etnik Arnavut nüfusunun yaklaşık yarısı Yunanistan, Karadağ ve Sırbistan arasında paylaştırılarak sınırlarının dışında bırakıldı.[32] İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1991 Devrimlerine kadar Arnavutluk, Enver Hoca yönetimindeki komünist bir hükûmet tarafından yönetildi ve Arnavutluk, Avrupa'nın geri kalanından büyük ölçüde izole edildi. Komşu Yugoslavya'da Arnavutlar, Kosova Savaşı ve sonunda Kosova'nın bağımsızlığıyla sonuçlanan ayrımcılık ve sistematik baskı dönemlerine maruz kaldılar.
Kökenleri
Arnavutlar Avrupa'nın en eski otokton halkı olan antik İlliryalıların ve Pelasgların torunlarıdır.[33] Arnavutların dedeleri olan İlliryalılar denizci bir milletti ve kendilerine özgü seri gemileriyle Akdeniz ve Karadeniz'de denizaşırı ticari faaliyetler yapıyorlardı. Günümüzde genetik olarak Arnavutlara en yakın ırkın İtalyanlar olduğu düşünülür.[34] İtalya'nın güneyinde, özellikle Kalabriya ve Sicilya'da her ailede Arnavutlarla akrabalık mevcuttur. 8. yüzyıldan sonra Slavlar ile de karışım yaşamışlardır. Atina kenti de esasen Arnavutların yaşadığı bir şehirdi ancak I. Dünya Savaşı'ndan sonra Rumlar çoğunluğu sağladılar[kaynak belirtilmeli].
Arnavut kelimesi
Doğu ve Batı dillerinde de Arnavut kelimesi genellikle "Alban" ve bunun türevleri şeklinde geçer. Arnavutluk Cumhuriyeti'ndeki Arnavutlar "Arnavut" kelimesini bilmezler, kendilerine "Shqiptar" (Şkiptar okunur) derler. Arnavut kelimesinin Arnavutların yoğun yaşadığı ülkelerin dillerine göre kullanımı şöyledir: Arnavutluk: Shqiptar; Kosova: Shqiptar; Kuzey Makedonya: Albanac/Şiptar/Shqiptar; Sırbistan: Albanac/Şiptar; Bosna-Hersek: Albanac/Şiptar; Karadağ: Albanac/Şiptar/Shqiptar; Hırvatistan: Albanac/Şiptar; Yunanistan: Arvanit/Arvanides; Türkiye: Ernovut, Arnavut; İtalya: Arberesh. Shqiptar kelimesi kartalın oğlu anlamına gelir ve Arnavutlar yaşadıkları bölgeye shqiperia yani kartal yuvası derler.
Arnavut dili
Arnavut dili Arnavutçadır ve Hint-Avrupa dil ailesinden Avrupa koluna mensuptur. Arnavutçanın köken olarak antik Pelasg dilinden geldiği, Antik (Eski) Yunancanın günümüz Rumcasına değil Arnavutçaya daha yakın olduğu, Latincenin Arnavutçadan türediği, Etrüskçenin Arnavutçanın Toska aksanı ile ilgili olduğu yönündeki hipotez, teori ve görüşler dilbilimciler arasında yaygındır.
Arnavutça Toska şivesi ve Gega şivesi olmak üzere iki büyük şiveye ayrılır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Osmanlı Türkçesi kanalıyla Türkçeden pek çok kelime Arnavutçaya yerleşmiştir. Ancak Arnavutluk'ta Enver Hoca döneminde öz Arnavutça politikası doğrultusunda söz konusu yabancı kelimelerin bir bölümü Arnavutçadan çıkarılmıştır.
Din
Arnavutlar (Orta Çağ'daki isimleriyle "Arbërór"lar) Roma İmparatorluğu'nun 4. yüzyılda Hristiyanlaşması ile birlikte Hristiyanlığı kabul ettiler. İlirya ve Epiros bölgeleri en eski ahalisi olan Arnavutların toprakları, 5. yüzyıldaki kavimler göçleri nedeniyle Roma'nın yıkılması ve Doğu-Batı Roma olarak bölünüşü sonucunda Güney Slavlarının (Yugoslavlar) eline geçti. 1054 yılında Doğu ve Batı Kiliseleri (Ortodoks ve Katolik) bölünüşünden sonra Doğu Roma'ya (Bizans'a) bağlı olan Arbanonlar/Arvanitler çoğunlukla Ortodoks (Tosk-Güney Arnavutluk-Epir), azınlıkla Katolik (Gega-Kuzey Arnavutluk) idiler.[35] 6. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar Kosova ve Karadağ'da Sırplarla yan yana yaşamaktan Slavlaşma ve Ortodokslaşma ileri düzeydeydi.[36] Ancak Arnavutlar Sırp hegemonyasına karşı ve İtalya ile olan bağları ve yakınlıkları sebebiyle Arnavutluk Katolik Kilisesi'ne bağlılığı tercih ediyorlardı.
15. yüzyıldaki Osmanlı fetihleri sonucu binlerce Arnavut İtalya'ya kaçmak zorunda kaldı, geri kalanlar başlangıçta görüntü olarak da olsa[37] 500 yıllık Osmanlı hâkimiyeti neticesinde Müslümanlaşıp Doğu hâkimiyetine girdiler.
Sosyalist Enver Hoca yönetiminden önce hemen hemen çoğunluğu Müslüman olan Arnavutluk'ta rejimden sonra Hristiyanlığa geçişler olmuştur. Arnavutluk'ta 1912'de kuruluşundan itibaren dinî tasnif yapılmamaktadır.
Kosova, Kuzey Makedonya ve Türkiye'deki Arnavutların tamamına yakını Müslüman'dır. Hristiyanlar azınlıktadır. Arnavutluk'ta kendini bir dine ait görmeyen veya birden fazla dine ait hissedenler nüfusun çoğunluğunu oluşturur.
Arnavut kültürü
14. ve 15. yüzyıllarda coğrafi yakınlıkları sebebiyle İtalya'daki Rönesans'a çok yaklaşan Arnavutlar, mukavemet göstermelerine rağmen 16. yüzyılda Osmanlı hakimiyetine girdiler ve Doğu tarzı ataerkil ve tutucu bir yaşama geçmek zorunda kaldılar. Arnavut kültüründe kıdem ve saygı esastır. Bu nedenle yaşlılara büyük bir saygı vardır. Sülaledeki ya da ailedeki en yaşlı insan reis olarak kabul edilir ve sözlerinden dışarı çıkılmaz. Doğum, evlenme gibi önemli günlerde yapılan törenlerde sıkı bir disiplin dikkat çeker.
Türkiye'de net olarak kaç Arnavut olduğu konusunda kesin bilgi yoktur, nüfus müdürlüklerinde etnik kimlik kaydı yapılmadığından dolayı, gayri resmi olarak bu sayının 3.500.000 - 6.000.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, bu göreceli rakam içinde kimliğini koruyanların sayısı düşüktür, çünkü özellikle devletler ulus devlet statüsü yönetime girdiklerinde doğal olarak kendi ülkesinde yaşayan her ırkı ve toplumu kendindenmiş gibi göstermektedirler.[38][39] Arnavutların çeşitli tarihlerde Türkiye'ye büyük göçleri olmuştur. Bunlar ilk olarak Fatih Sultan Mehmet döneminde Müslümanlığı kabul edenlerin özellikle de başkent İstanbul'a gelerek gerek askeri gerekse ticari sebeplerden dolayıdır. Akabinde diğer büyük göç dalgası Balkanlar'daki karışıklıklar zamanında olmuştur. 1877-78 yılında meydana gelen Osmanlı-Rus Savaşı'nda ya da daha önceden göçler olduğu bildirilmekteyse de buna dair herhangi bir tarihî kaynak bulunmamaktadır. Bilinen en büyük göçün 1912 yılı dolaylarında Balkan Savaşları'ndan sonra olduğu tarihî kaynaklarda belirtilmektedir.[40] Osmanlı İmparatorluğu'nun bu savaşta yenilmesinden sonra Sırpların kontrolüne geçen Kosova'dan büyük bir Arnavut göçü yaşanmıştır. Ancak, bu göç içinde Arnavut nüfusun yanında, Kosovalı Türklerde bulunmaktadır. Daha sonraki ikinci büyük göç 1924 yılında Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi kapsamında Türkiye'ye Güney Epir'den ve Ege Makedonyası'ndan gönderilen Arnavutlardan oluşmaktadır, bu Arnavutlar özellikle Ege bölgesine göç etmişlerdir. Buna örnek olarak İzmir şehrini verebiliriz. Balkanlar'daki karışıklıklar ve Yugoslavya'nın özellikle Müslüman topluluklara uyguladığı baskılar devam ettiği için II. Dünya Savaşı öncesi ve sonrası Yugoslavya'dan (bugünkü Kosova ve Kuzey Makedonya) göçler devam etmiştir. 1945'ten günümüze kadar hâlâ artan ve azalan oranlarda göçler yaşanmaktadır.
İlk büyük göç Osmanlı'nın Balkanlar'a hâkim olmasıyla Hristiyan Arnavutların İtalya'daki adıyla Arbereşlerin İtalya'ya ve Ukrayna'ya yapılan göçleridir. Bu göçlerin sebebi Müslüman bir devletin hâkimiyeti altında yaşamak istememelerinden kaynaklanmaktadır[41]
Daha sonraki göçlerin esas sebebi Balkan Savaşları'nda Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar'dan çekilmesi ve Müslüman toplulukların savunmasız kalmasıyla Sırpların, Bulgarların, Yunanların daha fazla toprak kazanmak için Arnavutların tarihî sınırları içinde kabul ettikleri yoğun yaşadıkları yerler olan Kosova, Makedonya, Karadağ ve Çamlık (Yanya merkezli Çamerya) bölgelerini ele geçirmeleri ve buralarda yaşayan halkın zor kullanarak şiddet, zulümle ve baskıyla yerlerinden zorla göç ettirilmeleri sonucunda olmuştur. Özellikle Balkan Harbi'nden sonra Arnavutların yoğun yaşadığı yer olan Toplica şehrinde Sırplar tarafından büyük bir katliam yapılarak tamamı Arnavut olan bir şehir etnik temizlik yapılarak bugün bir tek Arnavut yaşamamaktadır.[kaynak belirtilmeli] Daha sonraki ikinci büyük soykırım 1945'te Yunanlar tarafından Çamlık (Çamerya)'da uygulanmıştır.
Tarihin yakın dönemlerinde de Bosna-Hersek ve Kosova'da tekrar bu soykırım hareketlerinin gerek Arnavutlara gerekse diğer Müslüman topluluklara uygulanmıştır. Ayrıca son olarak 1945 yılında Yugoslavya devletinin Makedonya'da Arnavutların nüfusunun Makedonlardan fazla olmasının engellemek için bilinçli bir göç politikası oluşturmuştur.
^Migration and Migration Policy in Greece. 19 Nisan 2010 tarihinde WebCite sitesinde arşivlendi Critical Review and Policy Recommendations. Anna Triandafyllidou. Hellenic Foundation for European and Foreign Policy (ELIAMEP). Data taken from Greek ministry of Interiors. p. 5 "the total number of Albanian citizens residing in Greece, including 185,000 co-ethnics holding special identity cards"
^Riehl 2010, s. 238."Other interesting groups in the context of European migration include the Albanians who from the thirteenth century immigrated to Greece (i.e., the so-called "Arvanites", see Sasse 1998) and to Southern Italy (Calabria, Sicily, cf Breu 2005)."
^abKaynak hatası:Geçersiz <ref> etiketi; Nasse2426 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
^Kaynak hatası:Geçersiz <ref> etiketi; Gogonas3 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
^Kaynak hatası:Geçersiz <ref> etiketi; Hall2829 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
"Možemo reći da svi na neki način pripadamo nekoj vrsti etničke kategorije, a često i više nego jednoj. Kao primjer navodim slučaj zadarskih Arbanasa. Da bismo shvatili Arbanase i problem njihova etnojezičnog (etničkog i jezičnog) identiteta, potrebno je ići u povijest njihova doseljenja koje seže u početak 18. st., tj. točnije: razdoblje od prve seobe 1726., razdoblje druge seobe od 1733., pa sve do 1754. godine koja se smatra završnom godinom njihova doseljenja. Svi su se doselili iz tri sela s područja Skadarskog jezera – Briske, Šestana i Livara. Bježeći od Turaka, kuge i ostalih nevolja, generalni providur Nicola Erizzo II dozvolio im je da se nasele u područje današnjih Arbanasa i Zemunika. Jedan dio stanovništva u Zemuniku se asimilirao s ondašnjim stanovništvom zaboravivši svoj jezik. To su npr. današnji Prenđe, Šestani, Ćurkovići, Paleke itd. Drugi dio stanovništva je nastojao zadržati svoj etnički i jezični identitet tijekom ovih 280 godina. Dana 10. svibnja 2006. godine obilježena je 280. obljetnica njihova dolaska u predgrađe grada Zadra. Nije bilo lako, osobito u samom početku, jer nisu imali svoju crkvu, škole itd., pa je jedini način održavanja njihova identiteta i jezika bio usmenim putem."
"We can say that all in some way belong to a kind of ethnic category, and often more than one. As an example, I cite the case of Zadar Arbanasi. To understand the problem of the Albanians and their ethnolinguistic (ethnic and linguistic) identity, it is necessary to go into the history of their immigration that goes back to the beginning of the 18th century., etc more precisely: the period from the first migration of 1726, the period of the second migration of 1733, and until 1754, which is considered to be the final year of their immigration. All they moved from three villages from the area of Lake Scutari – Briska, Šestan and Livara. Fleeing from the Ottomans, plague and other troubles, the general provider Nicola Erizzo II allowed them to settle in the area of today's Arbanasa and Zemunik. One part of the population in Zemunik became assimilated with the local population, forgetting their language. These are for example, today's Prenda, Šestani, Ćurkovići, Paleke etc. The second part of the population tried to maintain their ethnic and linguistic identity during these 280 years. On 10 May 2006 marked the 280th anniversary of their arrival in the suburb of Zadar. It was not easy, especially in the beginning, because they did not have their own church, school, etc., and is the only way to maintain their identity and language was verbally."
^Novik 2015, ss. 261–262. "Historical Facts. Four villages with Albanian population are located in the Ukraine: Karakurt (Zhovtnevoe) set up in 1811 (Odessa region), Tyushki (Georgievka), Dzhandran (Gammovka) and Taz (Devninskoe) set up in 1862 (Zaporizh’a region). Before migrating to the territory of the Russian empire, Albanians had moved from the south-east of the present day Albania into Bulgaria (Varna region) because of the Osmanli invasion (Державин, 1914, 1926, 1933, 1948, pp. 156–169). Three hundred years later they had moved from Bulgaria to the Russian empire on account of Turkish-Russian opposition in the Balkan Peninsula. Ethnic Albanians also live in Moldova, Odessa and St. Petersburg. Present Day Situation. Nowadays, in the Ukraine and Russia there are an estimated 5000 ethnic Albanians. They live mainly in villages situated in the Odessa and Zaporizh’a regions. The language and many elements of traditional culture are still preserved and maintained in four Albanian villages (Будина, 2000, pp. 239–255; Иванова, 2000, pp. 40–53). From the ethnolinguistic and linguistic point of view these Albanian villages are of particular interest and value since they are excellent examples of a "melting pot" (Иванова, 1995, 1999). Bulgarians and Gagauzes live side by side with Albanians in Karakurt; Russians and Ukrainians share the same space with Albanians in the Azov Sea region. It is worth mentioning that in these multi-lingual environments, the Albanian patois retains original Balkan features."