Asya Yüzyılı, belirli demografik ve ekonomik eğilimlerin devam edeceği varsayımıyla, Asya siyasetinin ve kültürünün 21. yüzyılda hakim olacağı öngörülen dönemdir. Asya Yüzyılı kavramı, 19. yüzyılın İngiltere'nin İmparatorluk Yüzyılı ve 20. yüzyılın Amerikan Yüzyılı olarak nitelendirilmesiyle paralellik göstermektedir.
Asya Kalkınma Bankası tarafından 2011 yılında yapılan bir çalışma, 3 milyar Asyalının (yani 2050 yılında Asya'nın tahmini 5,3 milyar toplam nüfusunun %56,6'sının) bugün Avrupa'dakine benzer yaşam standartlarına sahip olabileceğini ve bölgenin bu yüzyılın ortalarında küresel üretimin yarısından fazlasını oluşturabileceğini ortaya koymuştur.[1]
Bazıları Asya'nın dayanışma konusundaki artan vurgusunun yanı sıra bölge ülkeleri arasındaki olgunlaşan ve ilerleyen ilişkilerin 21. Yüzyıl için daha fazla dayanak oluşturacağını ifade etmektedir.[2][3][4][5][6][7] Ancak Çin ile Hindistan arasındaki ilişkiler, her iki ülkenin de Asya Yüzyılına liderlik etme umutlarının sona erdiğini göstermektedir.[8][9][10]
Kökeni
1924'te Karl Haushofer, Japonya, Çin ve Hindistan'ın büyümesini öngörerek "Pasifik çağı" terimini kullandı: "Gözlerimizin önünde, içine akan güçlerle dev bir alan büyüyor... Pasifik çağının şafağını, Atlantik çağının takipçisini, yaşlanmış Akdeniz ve Avrupa çağını bekliyoruz." [11]Asya Yüzyılı ifadesi 1980'lerin ortasında ortaya çıktı ve 1988'de Çin'in Ulu lideriDeng Şiaoping ve Hindistan'ın Başbakanı Rajiv Gandhi ile yapılan bir toplantıya bu söz atfedildi. Gelecek yüzyılın Asya ve Pasifik yüzyılı olacağını söyleniyordu, Bunun üzerine Deng Şiaoping 'Son yıllarda insanlar sanki bu kesinmiş gibi önümüzdeki yüzyılın Asya ve Pasifik'in yüzyılı olacağını söylüyorlar. Ben bu görüşe katılmıyorum' ifadesini kullandı.[12] Bundan önce, 1985 yılında ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'nde yapılan bir oturumda yer almıştır.[13] Bu terim daha sonra Asyalı siyasi liderler tarafından da tasdik edilmiş ve artık medyada yaygın olarak kullanılan bir terim haline gelmiştir.
Sebepleri
Asya'nın 2010'dan önceki otuz yıl boyunca dünyanın geri kalanına kıyasla gösterdiği güçlü ekonomik performans, belki de bir Asya Yüzyılı olasılığı için şimdiye kadarki en güçlü durumu ortaya koymuştur. Ekonomik performanstaki bu farklılık bir süredir fark edilmesine rağmen, belirli bireysel gerilemeler (örneğin 1997 Asya mali krizi) geniş kapsamlı ve genel eğilimi gizleme eğiliminde olmuştur. Ancak 21. yüzyılın başlarına gelindiğinde, Asya'nın bu güçlü performansının sürdürülebilir olmakla kalmayıp, gezegendeki güç dağılımını önemli ölçüde değiştirebilecek bir güce ve büyüklüğe sahip olduğu yönünde güçlü bir görüş ortaya atıldı. Bunun sonucunda, uluslararası diplomasi, askerî güç, teknoloji ve yumuşak güç gibi bir dizi önemli alanda küresel liderlik de Asya'nın ulus devletlerinden biri ya da birkaçı tarafından üstlenilecektir.
Asya'nın önemli ölçüde gelişmesine katkıda bulunan faktörleri ortaya koyan pek çok akademisyen arasında Kishore Mahbubani, Asya ülkelerini üstün kılan ve kendilerine Batılı benzerleriyle uyumlu hale gelme imkanı sağlayan yedi sütun ortaya koymaktadır. Bu yedi sütun şunlardır: serbest piyasa ekonomisi, bilim ve teknoloji, meritokrasi, pragmatizm, barış kültürü, hukukun üstünlüğü ve eğitim.[14]
Profesör John West, 'Asya Yüzyılı … Bıçak Sırtında' adlı kitabında [15]şunu ileri sürüyor:
"21. yüzyıl boyunca Hindistan, Asya'nın lider gücü olarak ortaya çıkması pekala mümkündür. Hindistan'ın ekonomisi şimdiden Çin'den daha hızlı büyümektedir ve Çin ekonomik reform konusunda ciddi bir adım atmazsa bu eğilim devam edebilir. Ayrıca, BM'ye göre Hindistan'ın nüfusu 2022'de Çin'i geçecek ve 2100 yılına kadar yaklaşık %50 daha fazla olacaktır."[16]
2019'da St Andrews Üniversitesi'nde Asya Güvenliği Öğretim Görevlisi olan profesör Chris Ogden şöyle yazmıştı : "Kişi başına düşen gelir ve altyapı açısından hala görece geride olsalar da, bu zenginlik askeri, siyasi ve kurumsal etkiye dönüştükçe (Birleşmiş Milletler ve yeni Asya Altyapı Yatırım Bankası gibi kuruluşlar), Asya'nın en büyük iki gücü yapısal bir merkeziyet ve önem kazanacak ve bu da onları kritik küresel kilit noktaları haline getirecektir. Beklenti içindeki halklar ve sesini yükselten liderler bu kritik durumu hızlandırmakta ve desteklemekte ve -eğer mevcut çevre kirliliği ve yolsuzluk sorunlarının üstesinden gelinebilirse- önümüzdeki on yıllar boyunca uluslararası ilişkilerin temelini oluşturacak Asya merkezli ve Çin/Hindistan merkezli bir dünya düzeninin ortaya çıkacağını müjdelemektedir."[17]
Sonraki Onbir
Sonraki Onbir(N-11 adıyla da bilinir), Goldman Sachsyatırım bankası ve ekonomisti tarafından tanımlanan on bir ülkedir (Bangladeş, Mısır, Endonezya, İran, Meksika, Nijerya, Pakistan, Filipinler, Türkiye, Güney Kore ve Vietnam ). Jim O'Neill bir araştırma makalesinde BRIC / BRICS ile birlikte 21. yüzyılda dünyanın en büyük ekonomileri olma potansiyelinin yüksek olduğunu belirtiyor. Banka, 12 Aralık 2005 tarihinde yatırım ve gelecekteki büyüme açısından umut vadeden bu ülkeleri seçmiştir. 2011 yılı sonunda, MINT olarak da bilinen dört büyük ülke (Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye), Sonraki Onbir GSYH'sinin yüzde 73'ünü oluşturmaktaydı. BRIC GSYH'si 13.5 trilyon dolar iken MINT GSYH'si bunun neredeyse yüzde 30'u kadardı: 3.9 trilyon dolar.[19]
Asya Yüzyılını Gerçekleştirmenin Zorlukları
Asya'nın büyümesi garanti değildir. Liderleri, özellikle çok sayıda risk ve zorluğu yönetmek zorunda kalacaktır:
Ülkeler içinde artan eşitsizlik, zenginlik ve fırsatların üst kademelerle sınırlı kalması. Bu durum sosyal bütünlüğü ve istikrarı baltalayabilir.
Pek çok Asya ülkesi , Orta Gelir Tuzağından kurtulmalarına yardımcı olacak altyapı, eğitim ve hükûmet politikalarına gerekli yatırımları yapamayacaktır.
Yeni zenginleşen Asyalıların daha yüksek yaşam standartları istemesi nedeniyle toprak, su, yakıt veya gıda gibi sınırlı doğal kaynaklar için yoğun bir rekabet ortaya çıkacaktır.
Tarımsal üretimi, sahillerdeki nüfusu ve çok sayıda büyük kentsel alanı tehdit edebilecek küresel ısınma ve iklim değişikliği.
Çin ve Hindistan arasındaki jeopolitik rekabet.
Birçok Asya hükûmetinin başına bela olan yaygın yolsuzluk.[20]
Yaşlanan nüfusun sürekli ekonomik kalkınma üzerindeki doğrudan rolü[21]
Eleştiri
Asya'nın artan ekonomik ve siyasi gücünü öngören tahminlere rağmen, Asya Yüzyılı fikri eleştirilere maruz kalmıştır. Bu eleştiriler arasında, devam eden yüksek büyüme oranının özellikle Çin anakarasında devrime, ekonomik çöküşe ve çevre sorunlarına yol açabileceği ihtimali de yer almaktadır.[22]