Panoptikon, İngilizfilozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham'ın 1785 yılında tasarlamış olduğu hapishane inşa modelidir. Tasarımın konsepti gözetlenme üzerine kuruludur. Panoptikon kavramı, Grekçe kökenli “pan” ve “opticon” olarak iki farklı kelimeden türetilmiştir. “Pan” sözcüğü "bütün" anlamına gelmekte iken, “opticon” sözcüğü ise "gözlemlemek" anlamına gelmektedir. Buradan yola çıkarak bina, görevine uygun bir biçimde ‘’Bütünü Gözetlemek’’ anlamına gelen Panoptikon ismini almıştır.[1] Her hücre bu halkanın iç kısmına açıktı ve halkanın dış cephesindeki duvarda birer pencere vardı. Halkanın ortasında mahpuslardan tamamen saklanmış konumdaki gözlemcilerin kaldığı bir nöbet kulesi yer almaktaydı.
Panoptikon'un temelinde yatan ilke, tek odalı hücrenin içindeki sakine saklanacak hiçbir yer bırakmaması, buna karşılık dış cephedeki duvarın penceresinden gelen dış ışığın kuledeki nöbetçilere mahpusun her hareketinin bir silüetini izleme olanağını sağlamasıydı. Bentham'ın yaklaşımına göre, gözlemlenen her yanlış davranışının ceza getireceğini bilen, ama davranışlarının aslında ne zaman gözlemlendiğini bilmeyen mahpusun, aklını başına toplayarak her zaman izleniyormuşçasına davranmaktan başka seçeneği yoktu. Böylece mahkûm bizzat kendi hareketlerini kollamak durumunda kalacaktı.[2] Bu sebeple Panoptikon, bireylerin üzerinde kesinti olmaksızın gözetime bağlı, sürekli bir şekilde kontrol ve denetim mekanizması uygulanan disipline eden bir özellik göstermektedir.[3]
Bentham, Panoptikon'u "bir üst aklın, gücü elde etmesinin yeni bir modeli" olarak ifade etmiştir.[4] Foucault'ya göre ise bir toplum ve iktidar türünün ütopyasıdır.[5]
Hapishanenin dizaynı
Çevrede halka şeklinde bir bina ve merkezde bir kule; bu kulenin, halkanın iç kısmına bakan geniş pencereleri bulunur; çevre bina ise hücrelere bölünmüştür. Bunlardan her birisi binanın tüm kalınlığını örtmektedir; bunların birisi içe bakan ve kuleninkilere karşı gelen, öteki ise dışarıya bakan ve ışığın hücreye girmesine imkân veren ikişer pencereleri vardır. Buna göre, merkezî kuleye bir kişi koymak yeterli olur.[3][6] Geriden gelen ışık sayesinde ise, çevre binadaki hücrelerin içine kapatılmış olan küçük siluetleri olabildiğince görmek mümkündür. Ne kadar kafes var ise o kadar küçük tiyatro bulunur, bu tiyatrolarda her oyuncu bir tek başınadır ve tamamen bireyselleşmiştir ve de sürekli bir şekilde görülebilir durumdadır.[7] Görülmeden gözetim altında tutmaya imkân veren bu düzenleme, sürekli bir şekilde görmeye ve hemen tanımlamaya olanak veren mekânsal birimlerden oluşur. Sonuçta, hücre uygulaması tersine döndürülmekte ve onun üç işlevi olan kapatmak, ışığı kesmek ve saklamak gibi işlevler tersyüz edilmektedir; bunlardan sadece birincisi korunurken diğer ikisi kaldırılmaktadır. Tamamıyla ışık altında olmak ve gözetlenmenin aslında koruyucu karanlıktan daha çok yakalayıcı olur.[7] Görünürlük aslında bir tuzaktır.[3] Hapishanedeki tüm alan, kuledeki gözetleyen kişinin bakış açısına girmektedir. Foucault'ya göre gözetlenen kişinin gözetleyeni görmesi, görünürlüğün tuzağıdır.[3][8] Görünürlük ise, yalnızca sembolik olduğu için, görünürlük kandırmacasına düşenler, aslında kendilerinin gözetlenmelerini, gözetleyen kişilerin emrine vermiş durumdadır.[9] Panoptikon'da gözetlenen bireyler, gözleyen olarak sadece kuleyi görebilmekte, gözetleyen kişinin ise kim olduğunu hiçbir zaman bilememektedir.[10]
Kavramsal tarihi
"Morals reformed — health preserved — industry invigorated — instruction diffused — public burthens lightened — Economy seated, as it were, upon a rock — the gordian knot of the poor-law not cut, but untied — all by a simple idea in Architecture!"[11]
Bentham, panoptikon fikrini, çok sayıda insanın bir arada bulunduğu ve kargaşa çıkması muhtemel bir ortamın varlığında oluşabilecek sorunların çözümü için kardeşi Samuel'in ilk olarak düşündüğü, Paris'te bulunan bir askeri okul planından kaynaklandırmıştır.
Panoptik Çağ'ın sonu
Jean Baudrillard'a göre Panoptik Çağ Loud ailesi 1 Şubat 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. deneyiyle son bulmuştur. Bu deneyin sonucunda 1971 yılında sosyoekonomik düzeyi orta üstü olan tipik bir Amerikan ailesi seçilip, yedi ay boyunca belli anları kamera kaydına alınıp, işlenmeden 20 milyon Amerikan izleyicisine sunulan 300 saatlik bir belgesel film ortaya çıkmıştır. Baudrillard'a göre Panoptik Çağ'ın bitişi izleyici ve izlenen arasındaki sınırın kalkması, kutupların birbirine karışıp ayırt edilemez hale gelmesiyle birliktedir.
Sosyal medya ve Post-Panoptikon Devri
Byung-Chul Han, panoptikonun sonunu değil, tümüyle yeni perspektifsiz bir panoptikonun başlangıcını yaşadığımızı söylemiştir. Ona göre artık tek bir gözlemci/iktidar/gardiyan ve gözlemlenen tek tip topluluk/mahkum yoktur .Yerkürenin tümü bir panoptikon haline gelmiştir ve böylelikle her yer şeffaf hale gelip içeriyi ve dışarıyı birbirinden ayıracak duvarlar ortadan kalkmıştır. Perspektifsiz post-panoptikon, herkesin her yerde ve her şekilde gözlemlenebilir durumda olduğu, istenilerek katılınan bir panoptikondur.