Sultan Ahmet Camii veya Sultânahmed Camiî, 1609-1617 yılları arasında Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından İstanbul'daki tarihî yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa'ya yaptırılmıştır.[1]Cami; mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ile büyük kubbesinin içi de yine mavi ağırlıklı kalem işleriyle süslendiği için Avrupalılar tarafından "Mavi Camii (Blue Mosque)" olarak adlandırılır. Ayasofya'nın 1935 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmıştır.
Aslında Sultanahmet Camii külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük eserlerden biridir. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır. Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır.[2]
Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate şayan en önemli yanı, 20.000'i aşkın İznikçinisiyle bezenmesidir.[3] Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır. Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarındadır. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metredir. Caminin içi 200'den fazla renkli cam ile aydınlatılmıştır.[4] Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılmıştır. Çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye oluşturur ve Sultanahmet, Türkiye'nin altı minareli ilk camiidir.
Mimari
Sultan Ahmet Camii'nin tasarımı Osmanlı cami mimarisi ile Bizans kilise mimarisinin 200 yıllık sentezinin zirvesini oluşturur. Komşusu olan Ayasofya'dan bazı Bizans esintileri içermesinin yanı sıra geleneksel İslami mimari de ağır basar ve klasik dönemin son büyük camisi olarak görülür. Caminin mimarı, Mimar Sedefkar Mehmet Ağa'nın "boyutta büyüklük, heybet ve ihtişam" fikirlerini yansıtmada başarılı olmuştur.
Dış
Köşe kubbelerin üstündeki küçük kulelerin eklenmesi dışında, geniş ön avlunun cephesi Süleymaniye Camii'nin cephesiyle aynı tarzda yapılmıştır. Avlu neredeyse caminin kendisi kadar geniştir ve kesintisiz bir kemeraltıyla çevrilmiştir. Her iki tarafında abdesthaneler vardır. Ortadaki büyük altıgen fıskiye avlunun boyutları göz önüne alındığında küçük kalır. Avluya doğru açılan dar anıtsal geçit kemeraltından mimari olarak farklı durur. Yarım kubbesi kendinden daha küçük çıkıntılı bir kubbe ile taçlandırılmış ve ince sarkıt bir yapıya sahiptir.
İç
Her katında alçak düzeyde olmak üzere, caminin içi İznik'te 50 farklı lale deseninden üretilmiş 20 binden fazla çini ile bezenmiştir. Alt seviyelerdeki çiniler gelenekselken, galerideki çinilerin desenleri çiçekler, meyveler ve servilerle gösterişli ve ihtişamlıdır. 20 binden fazla çini İznik'te çini ustası Kasap Hacı ve Kapadokyalı Barış Efendi'nin yönetiminde üretilmiştir. Her çini başına ödenecek tutar sultanın emriyle düzenlense de çini fiyatı zamanla artmış, bunun sonucunda kullanılan çinilerin kalitesi zamanla azalmıştır. Renkleri solmuş ve cilaları sönükleşmiştir. Arka balkon duvarındaki çiniler 1574'teki yangında zarar gören Topkapı Sarayı'nın hareminden geri dönüştürülen çinilerdir.
İç kısmın daha yükseklerine mavi boya hakimdir, fakat düşük kalitelidir. 200'den fazla karışık leke desenli cam doğal ışığı geçirir, bugün avizelerle desteklenmişlerdir. Avizelerde deve kuşu yumurtası kullanımının örümcekleri uzak tuttuğunun keşfedilmesi örümcek ağlarının oluşumunu engellemiştir. Kur'an'dan sözler içeren hat dekorasyonlarının çoğu zamanın en büyük hat sanatçısı Seyid Kasım Gubari tarafından yapılmıştır. Yerler yardımsever insanlarca eskidikçe yenilenen halılarla kaplıdır. Pek çok büyük pencere geniş ve ferah bir ortam hissi vermektedir. Zemin kattaki açılır pencereler "opus sectile" adı verilen bir döşeme şekliyle dekore edilmiştir. Her kavisli bölüm bazıları ışık geçirmeyen 5 pencereye sahiptir. Her yarım kubbe 14 pencereye ve merkez kubbe 4'ü kör olmak üzere 28 pencereye sahiptir. Pencereler için renkli camlar Venedik sinyorundan sultana hediyedir. Bu renkli camların çoğu bugün sanatsal değeri olmayan modern versiyonlarıyla değiştirilmiştir.
Caminin içindeki en önemli unsur ince işçilikle oyulmuş ve yontulmuş mermerden yapılma mihraptır. Bitişik duvarlar seramikçinilerle kaplanmıştır. Fakat çevresindeki çok sayıda pencere onu daha az ihtişamlı gösterir. Mihrabın sağında zengin dekore edilmiş minber bulunur. Cami en kalabalık halinde dahi olsa herkesin imamı duyabileceği şekilde tasarlanmıştır.[kaynak belirtilmeli]
Sultan mahfili güneydoğu köşesindedir. Bir platform, iki küçük dinlenme odası ve sundurmadan oluşur ve padişahın güneydoğu üst galerideki locasına geçişi bulunur. Bu dinlenme odaları 1826'da yeniçerilerin ayaklanması sırasında veziriazamın yönetim merkezi oldu. Hünkar Mahfili 10 adet mermer sütunla desteklenmiştir. Zümrüt, gül ve yaldızlarla süslenmiş ve yaldızlarla 100 adet Kuran işlenmiş kendi mihrabı vardır.[5]
Caminin içindeki birçok lamba zamanında altın ve diğer değerli taşlarla ve içinde devekuşu yumurtası ya da kristal toplar bulunabilecek cam kaselerle kaplıydı. Bu dekorların tümü ya kaldırıldı ya da yağmalandı.
Duvarlardaki büyük tabletlerde halifelerin isimleri ve Kur'an'dan parçalar yazılıdır. Bunları orijinal haliyle 17. yüzyılın büyük hat sanatçısı Diyarbakırlı Kasım Gubari yapmıştır, fakat yakın zamanda restore edilmek için kaldırılmışlardır.
Sultan Ahmet Camii tarihin en büyük kapsamlı restorasyonunu 2017 yılında Starwood Orman Ürünleri A.Ş üstlenmiştir.[6]
Minareler
Sultan Ahmet Camii Türkiye'de 6 minaresi olan[7] 5 camiden biridir. Diğer 4 tanesi ise İstanbul Çamlıca Camii, İstanbul Arnavutköy'de Taşoluk Yeni Camii, Adana'daki Sabancı Camii ve Mersin'deki Muğdat Camii'dir.[8] Minarelerin sayısı ortaya çıkınca sultan küstahlıkla suçlanmıştır çünkü o zamanlarda, Mekke'deki Kâbe'de de 6 minare bulunmaktadır. Sultan bu problemi Mekkede olan (Mescidi Haram) camiye yedinci minareyi yaptırarak çözer.[9] 4 minare caminin köşelerindedir. Kalem şeklindeki bu minarelerin her birinin 3 şerefesi vardır. Ön avludaki diğer iki minare ise ikişer şerefelidir.
Yakın zamana kadar müezzin günde 5 kere dar sarmal merdivenleri çıkmak zorunda kalıyordu, bugün ise toplu dağıtım sistemi uygulanıyor ve diğer camilerce de yankılanan ezan şehrin eski bölümlerinde de duyuluyor. Türklerin ve turistlerin oluşturduğu kalabalık gün batımı vaktinde, güneş batarken ve cami renkli projektörlerle parlak bir şekilde aydınlatılmaya başlarken parkta toplanıp yüzünü camiye vererek akşam ezanını dinliyorlar.
Cami inşa edildiği dönemlerde uzunca bir süre cuma günleri Topkapı Sarayı'ndakilerin ibadetlerini gerçekleştirdiği mekân olmuştur.[10]
Galeri
İç mekan ve kubbe
6 Minareli cami
Ana giriş
Kubbelerin dış görünümü
Gece aydınlatması
Avlu
Ziyaretçiler
Destek kubbeler, sütunlar ve iç aydınlatma
Kubbe ve tavan işlemeleri
Hünkar mahfili
Mihrab
1912 yılında Camii
Kaynakça
^International Dictionary of Historic Places Volume 3 Southern Europe (İngilizce). Fitzroy Dearborn. 1995. s. 335. ISBN1-884964-02-8. The Blue Mosque, so named for its interior tile decoration, was built for Sultan Ahmed I between 1609 and 1616 by Turkish architect Mehmed Aga.
^International Dictionary of Historic Places Volume 3 Southern Europe (İngilizce). Fitzroy Dearborn. 1995. s. 335. ISBN1-884964-02-8. In the vast interior prayer hall, the most prominent feature is the faience of more than 20,000 İznik tiles decorated with floral designs.
^Katie Hallam, (Ed.) (2009). The Traveler's Atlas: Europe (İngilizce). Londra: Barron's Educational Series. ss. 121. ISBN0-7641-6176-8. More than 200 stained-glass windows let light flood into the Blue Mosque.