Tanatofobi (Ölüm korkusu), kişinin kendi ölümüyle ilgili düşüncelerden kaynaklanan korkudur ve aynı zamanda (Ölüm kaygısı) olarak da bilinir.[1] Bu tür korku ve kaygıdan etkilenen kişiler, hayatlarının birçok alanında zorluklar ve olumsuzluklar yaşarlar.[2] Ölüm kaygısı, ölü bedenlerden veya ölümle ilişkili herhangi bir şeyden mantıksız veya orantısız bir şekilde korkmayı ifade eden nekrofobiden farklıdır.[3] Ölüm kaygısının, erkekler ve kadınlar, gençler ve yaşlılar vb. gibi farklı demografik gruplardaki insanları da etkilediği bulunmuştur.[4] Farklı kültürler, ölüm kaygısının yönlerini farklı derecelerde gösterebilir.[5]
Ölümle ilgili son düşünce içeriğinin neden olduğu kaygı[6] bazen bir psikiyatrist tarafından klinik bir ortamda hastalıklı veya anormal veya ikisinin bir kombinasyonu olarak sınıflandırılır. Bu sınıflandırma, kalıcı olan ve günlük işleyişe müdahale eden bir kaygı derecesini önceden gerektirir.[7][8] Yaşlılarda bu yüksek düzeydeki ölüm kaygısı, daha düşük ego bütünlüğüne ve fiziksel ve psikolojik sorunlarda artışa neden olabilir.[9]
Araştırmacılar ölüm kaygısını çeşitli ruh sağlığı koşullarıyla ilişkilendirmiştir.[10] Çeşitli ruh sağlığı koşullarını tedavi etmek için kullanılan yaygın terapiler arasında psikoterapi ve psikanaliz yer alır. Bu terapilerin kullanıcıları, hastaların psikoterapi deneyimi ve zihinlerinin hayatlarında yaşadıkları duygusal olarak etkilenen deneyimlere nasıl evrildiği yoluyla duygusal işleme ve adaptasyonları araştırır. Psikoterapiler ve psikanaliz, yırtıcı ölüm kaygısının yanı sıra varoluşsal ve yağmacı ölüm kaygısını araştırmak için kullanılmıştır.[11]