1 Muharrem 1280 (18 Haziran 1863) tarihinde Irak’ın Süleymaniye şehrinde doğmuştur.[1] Kürt Baban aşireti'nin yönetici sülalesine mensuptur.[1][2][3] Dedesi Molla Ahmed kardeşiyle ihtilafa düşerek İran’ın Kirmanşah şehrine bağlı Zehâv kasabasına göç etmiş, emîrin oğluna hocalık yapmış, hasta olan bu gencin ölümü üzerine onun nişanlısıyla evlendirilmiş, bu evlilikten Zehâvî’nin babası Muhammed Feyzî dünyaya gelmiştir. Süleymaniye’ye dönen baba ile oğul ve ardından gelen aile fertleri Zahavilakabıyla anılmıştır. Muhammed Feyzî Efendi, Şâfiî olmasına rağmen 1853 yılından öldüğü 1890 yılına kadar Bağdat’ta Hanefi müftülüğü yapmıştır.[1]
Zahavi mahalle mektebindeki ilk eğitiminden sonra sarf, nahiv, mantık ve belagat dersleri almış, babasından Beyzâvî tefsiri, Şerḥu’l-Mevâḳıf ve Mütenebbî’nin divanını okumuştur.[1][4]Arapça, Farsça, Türkçe ve Kürtçe’ye vakıf olan Zahavi düzenli bir yüksek öğrenim görmemiştir; babasının teşvikiyle edebiyat ve felsefe eserleri okumaya yönelmiştir. Arap şiirinin klasiklerinden başka Ömer Hayyam, Firdevsî, Hâfız-ı Şirâzî gibi büyük İran şairlerinin eserlerini okumuştur. Bu öğreniminin ardından icazet alan Zehâvî, Bağdat’ta bulunan Süleymaniyye Medresesi’ne 1884 yılında müderris tayin edilmiştir. İki yıl sonra Bağdat Vilayeti maarif meclisine üyeliğine seçilmiştir. Ardından Bağdat vilâyet matbaası ile Midhat Paşa’nın kurduğu ez-Zevrâ gazetesinin Arapça kısmının yazı işleri müdürlüğünü yapmıştır.[1]
1890’da Bağdat İstînaf Mahkemesi üyeliğine getirilmiştir. 1896’da bu görevinden ayrılıp İstanbul’a gitmek üzere Kahire’ye gitmiştir. 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda Osmanlılar’ın zaferi ve II. Abdülhamid için “el-Fethu’l-Hamîdî” adıyla bir kaside yazmış, bunun üzerine Yemen’e 1897 yılında genel vâiz olarak gönderilmiştir. Bir yıl sonra da İstanbul’a çağrılıp Yemen’deki başarılı hizmetlerinden dolayı madalya ile taltif edilmiştir. Ancak Hür Türkler tarafından Abdülhamid yönetimine karşı oluşturulan, şair ve yazar İsmail Safa’nın başkanlığını yaptığı el-Halâye’s-sırriyye (gizli hücreler) adlı teşkilâtın üyesi olan Zahavi, burada okuduğu “Hattâ me tağfülü?” (Ne zamana kadar gaflet edeceksin?) başlıklı kasidesi yüzünden Bağdat'a 1899 yılında sürüldü.[1]
II. Meşrutiyet’in ilânından sonra İstanbul’a dönünce Mekteb-i Mülkiye’de İslam felsefesi, Darülfünun’da Arap edebiyatı dersleri vermiştir. Kahire’de çıkan el-Muḳaṭṭam dergisinde 31 Mart Vakası’nı eleştiren bir makale yazmıştır. 1910’da rahatsızlanarak Bağdat’a dönmüştür. Bağdat Hukuk Mektebi’nde Mecelletü ahkâmi’l-adliyye okutmuştur. Aynı yılın Ağustos ayında el-Müʾeyyed gazetesinde çıkan yazısında kadın haklarını savunmuş, peçeye karşı çıkmıştır. Bunun üzerine din ve tasavvuf erbabının eleştirilerine hedef olmuş, zındıklık ve kafirlikle itham edilmiştir. Bağdat Valisi Nâzım Paşa tarafından Hukuk Mektebi’ndeki görevinden alındıysa da yeni vali Cemal Paşa kendisini görevine iade etmiştir.[1]
1917’de Irak İngilizler’in işgalinde iken maarif meclisi üyesi seçilmiştir. 1920’de Hukuk Mektebi’nde Arap dili müderrisliği ve ardından Adalet Bakanlığı’nda Osmanlı kanunlarını Arapça’ya çevirme komisyonuna başkanlık yapmıştır.[1] Irak'ın 1921'deki bağımsızlığından sonra, iki kez parlamentoya seçildi ve 1925 ile 1929 yılları arasında sanatör atanmıştır.[5] 1934’te Zahavi başkanlığında “Nâdi’l-kalemi’l-Irâkī” kurulmuştur. Miṣbâḥ gazetesinde şiirleri yayımlanmıştır. Şubat 1936 tarihinde ölen Zahavi, Ebu Hanife’nin kabrinin yanına defnedilmiştir. Tek eşi olan Türk asıllı Zekiye Hanım’dan çocuğu olmamıştır.[1]
Eserleri
Manzum
Zehâvî’nin bütün şiirleri yazılış tarihine göre sıralanmıştır:
el-Kelimü’l-manẓûm (Beyrut 1327; nşr. M. Yûsuf Necm, Beyrut 1955; buradaki en son kaside 7 Ağustos 1324 [1906] tarihlidir);
^Badawī, M. M., A Critical Introduction to Modern Arabic Poetry, Cambridge University Press, 1975, p. 45; Na Na, Autobiography and the Construction of Identity and Community in the Middle East, Springer, 2016. pp 111-112