Haliç (Altın Boynuz olarak da bilinir), İstanbul'un Avrupa yakasını kaplayan Çatalca Yarımadası'nın güneydoğu ucunda, Boğaziçi girişinde, İstanbul (Tarihi yarımada) ve Beyoğlu platolarını birbirinden ayıran deniz girintisi. Denizin kendisine ulaşan akarsu yatağının bir bölümünü istila etmesiyle meydana gelen yapının jeomorfolojik adı olan Arapçahaliç sözcüğü, İstanbul halicinin kent açısından taşıdığı önemden dolayı Osmanlılar döneminden bu yana bir özel isim haline gelmiş, birçok semti kapsayan bir kent bölgesi adı olmuştur.
Bizans döneminde kolonileşme de burada başlamıştır. Aynı zamanda Bizans İmparatorluğu'nun denizcilik merkeziydi. Sahil boyunca uzanan duvarlar, şehri bir deniz filosu saldırısından korumak için inşa edilmiştir. Haliç'in girişinde istenmeyen gemilerin girişini engellemek için, şehirden karşıya eski Galata Kulesi'nin kuzeydoğu ucuna uzanan ve kaynaklarda ilk bahsine 717'deki Konstantinopolis Kuşatması'nda rastlanılan geniş bir zincir vardı.[1] Bu kule Latin haçlılarınca Dördüncü Haçlı Seferinde 1204 yılında geniş bir şekilde tahrip edildi. Fakat Cenevizliler yanına yeni bir kule inşa ettiler. Bu kule meşhur Galata Kulesi 1348 Christea Turris (İsa'nın Kulesi) diye adlandırılır.
Haliç'i karşıdan karşıya kapayan zinciri kırabilecek veya hile ile galip gelebilecek dikkate değer üç zaman vardı. Onuncu yüzyılda Viking'ler uzun gemilerini boğaz dışına, Galata etrafına sürüklediler ve onları kızaktan tekrar Haliç'in içine indirdiler. Bizanslılar onları Yunan ateşi ile yendiler. 1204 de 4.Haçlı seferinde, Venedik gemileri zinciri koç ile kırabilecekti. 1453 de Osmanlı Sultanı II. Mehmed'in gemilerini yağlanmış kütükler üzerinde Galata içlerinden karşı yana geçerek Haliç'e indirmesi.*
Şehrin, Fatih Sultan Mehmed'e tesliminden sonra; Rumlar, Gürcüler, Yahudiler, İtalyan tüccarları ve diğer gayrimüslimler Haliç boyunca fener ve Balat bölgesinde yaşamaya başladılar. Bugün altın Boynuz her iki yakada yer alır. Sahil boylarınca parklar vardır. Güzelliği ve tarihinden dolayı turistlerin ilgisini çekmektedir.
Haliç Osmanlı döneminde yoğun Yahudi, Rum, Ermeni ve Gürcü nüfusun yaşadığı bir bölge idi. Osmanlı döneminin münevverlerinin takip ettiği Karyağdıbaba, Karaağaç ve Sütlüce, Giresunlu Tekkesi bu bölgede bulunmaktadır. Günümüzde Galata köprüsü; Galata ve Eminönü'yü Haliç üzerinden birleştirir. Haliç üzerinde diğer iki köprü de Atatürk Köprüsü ve Haliç Köprüsü'dür.
1980'li yıllara kadar; endüstriyel atıkların döküldüğü bir yer olan Haliç, dönemin Belediye Başkanı Bedrettin Dalan "Haliç'i gözlerim gibi mavi yapacağım" vaadiyle döneminde temizlenmeye başlamış ve uzun yıllarca süren çalışmalar sonucu 2000'li yıllarda daha temiz bir hale getirildi. Haliç'in temizlenmesi amacıyla İstanbul Boğazı'ndan deniz suyunun Kağıthane Deresi'ne sürekli akışının sağlanarak dere suyunun yenilenmesi ve Haliç'e sürekli temiz suyun girmesini sağlamak için başlanılan proje 2012 yılında tamamlandı.[2]
Köprüler
Haliç doğal bir limandır. Haliç üzerinde 4 köprü bulunmaktadır. Bunlar;
Haliç, Sütlüce da III. Sultan Mustafa (1757-1774) devrinde yapılan Karaağaç Tekkesi, Bektaşi tekkelerinin en önemlilerinden biri olarak biliniyor. 1826 yalında II. Mahmut tarafından “Yeniçeri Ordusu”nun lağvedilmesi ile birlikte diğer Bektaşi tekkeleri gibi kapatılan Karaağaç Tekkesi, Abdülaziz döneminde (1861-1876) “Hasip Baba” tarafından yeniden faaliyete geçirilmiş ancak Cumhuriyet döneminde tekke ve zaviyelerin kapatılmasını öngören kanun gereği ikinci kez kapatılmıştı. Osmanlı arşivlerindeki kayıtlarda ise tekkenin II. Beyazıt Vakfiyesi'ne bağlı olduğu ve 16. yüzyılın başlarından itibaren faaliyette olduğu belirtiliyor. Bu durumda tekkenin 500 yıllık bir geçmişi olduğu ortaya çıkıyor.
Giresunlu Tekkesi
9731 numaralı Maliye'den Müdevver Osmanlı Devlet arşivi defter, göre Haliç'in karşı kıyısında Sütlüce'de Giresunlu Tekkesi ismiyle bir Bektaşi tekkesi daha bulunmaktadır. Karaağaç Tekkesinin yakınında bulunan bu tekke de tamamen yıktırılmıştır.
Defterin kenarlarına düşülen ve "derkenar" olarak adlandırdığımız notlardan bu iki tekkenin de Sultan II. Bayezid evkâfından olduğu kayıtlıdır. Bunun yanı sıra Karyağdı Ali Baba Tekkesi de (yapılış: 1758) bu defterde kayıtlı olup yıktırılan tekkelerden biridir.
9731 no'lu defter bilgileri, Osmanlı Devleti'nin fermanla kendi koyduğu kurala kendisinin uymadığını da göstermektedir.
II. Mahmud yayınladığı fermanda 60 yıldan eski olan Bektaşi tekkelerinin camiye ya da medreseye çevrilmesi yolunda karar vermiş bulunmaktaydı.(BOA.HAT. 290/17351) Ancak bu durumun İstanbul'daki tekkelerde biraz zorlanarak uygulandığı görülmektedir. Karaağaç Tekkesi, III. Mustafa döneminde yapılmıştır; bu dönem başlangıç kabul edilirse tarih ucu ucuna 60 yıla ulaşmaktadır. Karyağdı Ali Baba Tekkesi ise 68 yıllıktır
Leonardo Da Vinci'nin Köprüsü
2006 tarihindeki açıklamasına göre; Çırağan Sarayı, Yıldız Sarayı ve Sümela Manastırı restorasyonlarını yapan Bülent Güngör tarafından Da Vinci'nin orijinal planında olduğu gibi bir köprüyü yapılacağını iletti. Bu köprü, orijinalinde olduğu gibi 240 metre uzunluğunda, 8 metre genişliğinde ve denizin 24 metre üstünde olacak. 1502'de Leonardo da Vinci, tek kemerli ve ayakları arasındaki açıklığı 240 metre (720 ayak) olan köprü çizimini sivil mühendislik projesi olarak Sultan II. Beyazıt için üretti. İki ayağının arasında tarihin en eski Magicland'i vardır. Köprü Altın Boynuz için tasarlanmıştı. Asla inşa edilemedi. Onun dizaynına dayanan küçük bir köprü Norveç'te Aas yakınında inşa edildi (2000).
Popüler kültürde Haliç
Altın Boynuz, ilk defa 29 Temmuz 2006'da Red Bull Hava Yarışı Dünya Serisi'ne (Red Bull Air Race World Series) ev sahipliği yaptı.
Galeri
Sarayburnu, Haliç girişi ve İstanbul Boğazı'nın 1880-1893 yılları arasında bugünkü Beyoğlu ilçesine ait bir bölgeden görünümü. Arka planda Üsküdar ve Kadıköy görülmektedir.
Kaynakça
^Vasiliev, Alexander. (2016). Bizans İmparatorluğu Tarihi. İstanbul: Alfa Yayınları. ss. 275