İber Yarımadası'nda 711 yılında başlayan İslam egemenliği III. Abdurrahman döneminde (929-961) son parlak dönemini yaşamış; onun ölümünün ardından ise Endülüs Emevî Devleti çöküşe başlamış, 1031'de bu devletin yıkılmasıyla 1031-1090 arasında muhtelif Müslüman emirliklerin (bir ara 34 adet) bir arada hüküm sürdüğü Tavaif-i Mülûk devri yaşanmıştı. Yarımadadaki Hristiyan krallıkların (León, Kastilya ve Aragon ve Portekiz) Reconquista (yeniden fetih) hedefi çerçevesindeki taarruzlarına karşı Müslümanlar Murâbıtlar ve Muvahhidler dönemlerinde (1090-1248) direnmeye çalıştılarsa da, 1212 yılında gerçekleşen Las Navas de Tolosa Muharebesi İslam tarihi için önemli bir dönüm noktası olmuştu. Hristiyanların kesin zaferinin ardından Gırnata Emirliği 1232-1492 arasında Kastilya'ya bağımlı olarak yarımadanın güneyine sıkışmış topraklarda mevcudiyetini sürdürdüyse de, 1469 yılında Kastilya ve Aragon'un birleşmesiyle daha saldırgan bir İspanyol siyasetiyle karşılaşmaya başlamıştı. 1482'de başlayan Granada Savaşı'nda topraklarını teker teker kaybeden Gırnata Emirliği'nin başkenti Granada'nın sekiz aylık bir kuşatmadan sonra 2 Ocak 1492'de düşmesiyle tarih sahnesinden silinmişti[1].
Osmanlı Devleti ile İspanya'nın ilişkileri de Granada Savaşı vesilesiyle dolaylı olarak başladı. Sözkonusu savaş sırasındaki seri toprak kayıpları nedeniyle sıkışmış durumda olan Emir Ebu Abdullah Osmanlı Padişahı II. Bayezid’e bir elçi göndererek yardım istedi. Fakat II. Bayezid bu sırada bir taraftan kardeşi Cem'le meşgul olduğu, diğer taraftan Memlûkler'le savaştığı için istenilen yardımı yollayamadı.[2]
Bu dönemde, Mısır hariç tüm Kuzey Afrika askerî güçten yoksun yerel emirlikler tarafından yönetilirken, İspanyol işgallerine direnebilecek kuvvete de sahip değillerdi. 1500'lü yılların başında bu dezavantajlı durumu değiştiren iki gelişme oldu. Birincisi, 1502 yılında İspanya'da İslam'ın yasaklanmasından sonra Endülüs'teki on binlerce Müslümanın Kuzey Afrika'ya göç ederek taze ve dinamik bir nüfus yaratmalarıydı. İkinci önemli gelişme ise Batı Anadolu sahillerinden gelen Türk denizcilerin bölgede üslenerek İspanyollara karşı direnişi başlatmalarıydı.
Bu çerçevede, 1503 yılında Cerbe adasında üslenen Oruç Reis ve Kemal Reis İspanya'daki Müslümanları ve Yahudileri Kuzey Afrika'ya taşıdıkları gibi, İspanyollarla çatışmaya da başladılar. Oruç Reis ve kendisine katılan Hızır Reis (Barbaros Hayreddin) 1504'te Tunus'taki Hafsî Hükümdarı V. Muhammed El-Mütevekkil'le anlaşarak Halkulvâdî'de üslendiler. 1513'e kadar buradan, 1513'ten itibaren ise yeni üsleri Şerşel'den İspanyollar ve bağlaşıklarıyla karada ve denizde mücadeleye başladılar. Bununla birlikte İspanya Donanmasıyla baş edebilecek yeterli güce sahip olmadıklarından 1515 yılında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'e gemilerle hediyeler göndererek tâbiyet arzettiler, bunun karşılığında da gemi ve Batı Anadolu sahillerinden asker toplama yetkisini temin ettiler. Bu şekilde, Osmanlı Devleti ile İspanyol İmparatorluğu arasında Cezayir ve Tunus üzerinde (daha sonra topyekün savaşa dönüşecek) çarpışmalar başladı.
Savaş
Oruç Reis ve Hızır Reis'in (Barbaros Hayreddin) Osmanlı destekli mücadelesi (1515-1529)
1515'te Yavuz Sultan Selim'in himayesi altına giren Barbaros kardeşler, Cezayir'den gelen bir heyetin İspanyollara karşı kendilerinden yardım istemesi üzerine, 1516'da Cezayir şehrini ele geçirdiler. Oruç ReisŞerşel’de Cezayir sultanı ilan edildikten sonra Tenes ve Tilimsan'ı da zaptederek topraklarını Fas'a kadar genişlettiyse de, İspanyolların 1518 Mayıs'ındaki karşı taarruzunda hayatını kaybetti. Tilimsan yeniden İspanyol himayesindekiZayyanilerin eline geçti.
Oruç Reis'in yerine Hızır Reis (Barbaros Hayreddin) geçti ve 1519 yılında bu defa Hacı Hüseyin’i Cezayir halkının Ekim 1519 tarihli arîzasıyla Yavuz Sultan Selim'e göndererek yardım talep etti.
1541 yılı ise İspanya'nın 1529'dan beri devam eden taarruzlarının zirvesini teşkil etti. Barbaros Hayreddin'in Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun donanmasının komutasına geçmesi yönündeki teklifi reddetmesi üzerine büyük bir donanma (580 gemi ve 36.000 denizci ve asker) toplayan V. Karl 1541 yılındaki Cezayir Deniz Seferi'nde fırtına nedeniyle perişan olduğu gibi, Hasan Ağa tarafından savunulan Cezayir önünde de büyük bir hezimete uğradı.[3][4]
Osmanlıların savaşı Batı Akdeniz'e taşıması (1542-1559)
1554 yılında Osmanlı donanmasıİspanya'ya bağlı Napoli Krallığı'na bağlı Pulya kıyılarını yağmalayarak Viesta'yı, ardından ise Floransa Cumhuriyeti'ne bağlı Toskana kıyılarını bombardımana tutarak Orbetello'yu istila etti. Bununla birlikte, Osmanlı donanması Fransız donanmasıyla buluşamadı ve Korsika üzerine planlanan ortak harekâttan vazgeçerek mevsimin ilerlemesi nedeniyle geri döndü.[6]
1555 yılında Piyale Paşa ve Turgut Reis komutasındaki Osmanlı donanması'nın Batı Akdeniz'deki faaliyetleri ise sürat kaybetmeden devam etti. Donanma Kalabriya, Toskana, Korsika ve Ligurya kıyılarını yıkıma uğratırken, Piombino üzerine Türk-Fransız akını ise sonuçsuz kaldı. Cezayir Valisi Salih Reis ise İspanyolların Kuzey Afrika'da kalan az sayıdaki üslerinden Bicâye'yi 28 Eylül'de fethetmeyi başardı. Bu kayıp, İspanya'da öfkeye neden oldu ve kaleyi Osmanlılara teslim eden komutan Alonso PeraltaValladolid'de idam edildi.
Öte yandan, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu da tarihi bir dönemeçten geçiyordu. İmparatorluk Diyeti Katolikler ile Lutherci prensler arasında barışı sağlamak için Augsburg'da toplandı. 25 Eylül 1555'te imzalanan Augsburg Barışı'yla cuius regio, eius religio (hükümdarın dini neyse, ülkesinin dini de odur) formülü benimsenerek her hükümdara kendi topraklarının dinini belirleme yetkisi verildi. Bununla birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı sürekli askerî yenilgiler alan, Fransa'yı dize getiremediği gibi 1554'te Metz'i kaybeden ve ülkesi içinde dinsel birliği de sağlayamayan V. Karl psikolojik çöküntü içinde tahttan feragata hazırlandı ve İmparatorluğu İspanya ve Alman/Avusturya dalları arasında bölüştürdü. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'ndaki bu sarsıcı gelişmeler 16 Ocak 1556'da V. Karl'ın resmen tahttan feragat ederek İspanya'daki bir manastırda inzivaya çekilmesiyle devam etti. İmparatorluğun tahtına V. Karl'ın kardeşi ve Avusturya Kralı Ferdinand geçerken V. Karl'ın oğlu II. Felipe de (1556-1598) İspanya Kralı oldu.
Akdeniz'de bu mücadele sürerken Osmanlı İmparatorluğu ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu arasında 1557 yılından itibaren süren diplomatik müzakereler sonucunda Osmanlılar ve Almanlar arasında 31 Ocak 1559'da kalıcı bir mütareke imzalandı. 29 Nisan 1558'de ise Kral Ferdinand dört Ahidname taslağını Osmanlı tarafına gönderdi. Alman elçisi Busbecq 8 Haziran'da Kanuni Sultan Süleyman'ın huzuruna çıktıysa da ahidneme taslaklarına olumlu yanıt alamadı. Bununla birlikte, müzakerelerin sürmesi hususunda mutabık kalındı. Zira, doğuda Safevî tehlikesini 1555 yılında Amasya Antlaşması'yla bertaraf etmiş bulunan Osmanlı İmparatorluğu'nda (1553 yılında Şehzade Mustafa'nın öldürülmesinden beri) şehzadeler arasında süregelen veraset temelli iç savaş Kanuni'nin dikkatini oğulları arasındaki mücadelelere çevirmişti. Şehzade Bayezid'in de 1559'da Konya'da Selim'e yenilmesi, ardından Safevîler'e sığınması, 1561'de ise Osmanlı-Safevî uzlaşısı sonucunda Osmanlı cellatlarınca Kazvin'de boğdurulmasına kadar geçen süreç Osmanlı devlet mekanizmasını bir hayli meşgul etmişti.
Aynı dönemde Habsburg Hanedanı'nın İspanya Krallığı kanadı da Osmanlılarla barış arayışına girmişti. Bu çerçevede, 1558 Kasım ve 1559 Haziran aylarında Osmanlı sarayına gönderilen elçiler Busbecq'in aksine mütareke bile koparmayı başaramadılar ve 1515'ten beri devam eden Osmanlı-İspanya Savaşı 1560 yılından itibaren en çetin dönemine girdi.
Topyekün Savaş (1560-1574) - Cerbe, Malta, İnebahtı ve Tunus
Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşı 1542'den itibaren Batı Akdeniz'e taşıması ve Osmanlı donanmasının her yıl İspanya ve bağlılarının topraklarına yönelik tahripkâr taarruzları İspanya Krallığı'nı dikkatini tamamen buradaki mücadeleye yöneltmesine ve PapaIV. Paulus'a başvurmasına neden oldu. Papa'nın çağrısıyla İspanya'nın yanısıra, Papalık, Ceneviz, Malta, Napoli-Sicilya ve Savoy savaş gemilerinden oluşan yaklaşık 200 gemilik Kutsal İttifak armadası 1551-1559 arasında İspanyol topraklarına en büyük tahribatı yaratan Turgut Reis'in üssü Trablus'u hedef aldı (20 Şubat 1560). Buna mukabil, lojistik nedenlerle Cerbe adasına yönelen armada burayı ele geçirerek bir kale inşa ettiyse de, 11 Mayıs'ta ada önlerine ulaşan Piyale Paşa ve Turgut Reis'in ortak komutasındaki Osmanlı donanmasıyla muharebeye zorlandı. Cerbe Deniz Muharebesi'nde Osmanlı donanması büyük bir zafer kazanırken, Haçlı armadası gemilerinin yarısını kaybetti ve 9 ilâ 18.000 ölü ve 5.000 esir verdi. Cenevizli Amiral Giovanni Andrea Doria'nın muharebe sahasından çekilmesi sonrası Kutsal İttifak armadasının komutasını devralan İspanyol Amiral D. Alvaro de Sande de esirler arasındaydı.[7]
Cerbe zaferi Osmanlı donanmasının bir anlamda doruk noktasını teşkil ederken, müteakip 10 yıl boyunca Akdeniz'de karşısına çıkacak güç kalmadı. Nitekim; 600 usta denizcisini ve 2.400 arkebüzcüsünü kaybeden İspanya'nın yeniden toparlanması belirli bir zaman aldı.[8] Bununla birlikte; Osmanlılar da bu üstünlüklerini ilave kazançlarla pekiştiremediler. Zira; her ne kadar bu dönemde, Turgut Reis 1561 yılında Lipari Deniz Muharebesi'nde Napoli-Sicilya filosunu imha ettikten[9] sonra Napoli'ye yönelik ablukada anılan Krallığın geri kalan gemilerini esir ettiyse de, Piyale Paşa ve Turgut Reis ortak komutasındaki Osmanlı donanması 1563'te (ikinci kez) kuşattığı Vahran'ı alamadı. Aynı yıl Don Sanco de Leyva komutasındaki İspanyol donanması ve birlikleri ise kuşattıkları Osmanlıların Fas'ın kuzey kıyılarındaki üssü Penon de Velez (Badis) önünde ağır bir yenilgiye uğradılarsa da[10], müteakip yıl İspanyol donanması Osmanlıların tahliye ettikleri üssü geri almayı başardı (anılan topraklar halen İspanya'ya bağlıdır).[11]
1565 yılı ise Osmanlı donanmasının en büyük çaplı harekâtlarından birine sahne oldu. Yaklaşık 25.000 kişilik bir kuvveti taşıyan donanma 18 Mayıs 1565'te Malta'ya ulaştı ve Hospitalier Şövalyeleri'nin savunduğu adadaki kaleleri kuşattı. St. Elmo kalesini güçlükle ele geçiren Osmanlı kuvvetleri 7 Ağustos'ta adanın asıl müstahkem mevkileri olan St. Michel ve St. Angelo'yu şiddetli bombardımana tuttularsa da genel taarruzlarla düşürmeyi başaramadılar. Verilen kayıplar ve Osmanlı donanmasının (mevsimin sonbahara dönmesi nedeniyle) kışlamak üzere İstanbul'a dönme mecburiyeti Serdar Lala Mustafa Paşa'nın adayı tahliye atme kararı almasına neden oldu. 7 Eylül'de İspanya Krallığı tarafından gönderilen Don Garcia komutasındaki 8.000 kişilik[12] kurtarma birliği Malta'ya çıkarma yapınca Osmanlılar da 8 Eylül'de adayı tahliye ettiler. Bu şekilde İspanya'nın önemli bir müttefiki olan Hospitalier Şövalyeleri ve bu Krallığın Güney İtalya'daki topraklarını koruyan Malta adası kurtarılmış oldu.
Tunus'un Osmanlılarca fethinin ardından Osmanlı İmparatorluğu ve İspanyol İmparatorluğuAkdeniz'deki sınırlarının sonuna geldiğini fark ettiler. Osmanlılar, her ne kadar Tunus'la birlikte toprak kazançlarını sürdürdülerse de, büyük bir Osmanlı donanmasının teçhizi ve uzak bir mesafeye kayda değer bir çıkarma birliğinin naklini de gerektiren seferi büyük masraflara yol açmıştı.[20] (Tunus'tan elde edilen gelir bu masrafın çok altında kalmaktaydı) Buna ilaveten, İran Şahı I. Tahmasb'ın 25 Mayıs 1576'da ölümünün ardından bu ülkede meydana gelen iç karışıklıklar Osmanlıların dikkatini doğu cephesine çekmeye başladı. Bu bağlamda; Venedik'le 1573'te barış yapmış olan Osmanlılar, 1575 yılında ErdelVoyvodasıStephen Báthory'nin Lehistan Krallığı tahtına çıkararak kuzeyde kendilerine müzahir bir yönetim oluşturmuşlar ve 25 Aralık 1576'da II. Rudolf'un tahta çıkışının ardından Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'yla 1568 tarihli antlaşmayı yenilemişler, batıdaki diğer cepheleri kapamaya meyilli bir duruma gelmişlerdi.
İspanyol İmparatorluğu'nda ise sorunlar çok daha büyüktü. Osmanlı İmparatorluğu'yla Akdeniz'de mücadele için harcanan büyük meblağların yanı sıra, 1568'de başlayan Hollanda İsyanı aşırı borçlanma odaklı bir ekonomik siyaset izleyen KralII. Felipe'nin bütçesini zorlamaya başlamış, 1575 Kasım'ında Kral hazinenin iflasını açıklamıştı.[21] Bu gelişmeler üzerine, Kral II. Felipe gizlice Osmanlılara ateşkes/barış teklifinde bulundu.[22]
Esasen, Martin de Acuña adlı bir elçi Osmanlı İmparatorluğu ile (İspanyol İmparatorluğu'na bağlı) Napoli Krallığı arasında 1577 Şubat ayında beş yıl süreli bir ateşkes anlaşmasının akdedilmesini sağlamıştı.[23] Aynı elçi İspanyollar'a da arabuluculuk teklifinde bulundu ve Kral II. Felipe tarafından uygun bulunmasını müteakip aynı yıl Osmanlı Sarayı nezdinde girişimlere başladı. 18 Mart 1577 yılında ortaya taslak bir metin çıktı.[24]
Bu sayede, taraflar arasında gayriresmî bir ateşkes ortamı oluşmuş oldu. Taraflar donanmalarını birbirlerinin topraklarına taarruz ettirmedikleri gibi, II. FelipeHollanda'dan geri çektiği askerlerini de Osmanlılara karşı sevketmedi. Bu ortamın sağladığı müzakerelerin sonucunda, SadrazamSokollu Mehmed Paşa'nın mektubunu II. Felipe'ye ulaştıran İspanyol elçiler Giovanni Margliani ve Bruti ateşkes anlaşması taslağının 18 Mart 1578 tarihinde (kimi kaynaklara göre 7 Şubat 1578) imzalanmasını sağladılar.[25]
Üç yıllık süreyle (1577-1580) taraflar arasında ateşkesi öngören bu ilk anlaşmanın ardından, 21 Mart 1580-Ocak 1581 arasını kapsayan bir yıllık, sonrasında ise 4 Şubat 1581’de üç yıllık birer ateşkes anlaşması daha imzalandı. 1581 anlaşması 1584, 1587 ve 1591 yıllarında yenilendi.[27]
Kaynakça
^"The Christian Recovery of Spain - Being the Story of Spain from the Moorish Conquest to the Fall of Granada (711-1492 A.D.)", Creative Media Partners, LLC, Londra (2014)
^"Osmanlı-Endülüs İlişkileri ve Osmanlı Yardımlarının Gecikme Sebepleri", Ömer Faruk Aksoy & Muhittin Kapanşahin, Birey ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi, 2022, c.12, sy.2, s.297-314
^Alexander de Laborde, "Au roi et aux chambres, sur la question d’Alger (1830)", s. 85
^"Kanuni Sultan Süleyman", Yılmaz Öztüna, Ötüken Neşriyat (2016)
^Houtsma, M. Th. (1993). E. J. Brill's first encyclopaedia of Islam : 1913 – 1936. 5. Leiden, Netherlands: BRILL. ISBN 978-90-04-09791-9. s. 122
^"La Guerra de Los Moriscos (Segunda Parte de Las Guerras Civiles de Granada)" (İspanyolca), Gines Perez de Hita, Editorial Universidad de Granada, Granada (1998), s.4-5
^"Gırnata İsyanı (1568-1570) Çerçevesinde Osmanlı-Endülüs İlişkileri", Feridun Bilgin, s.130
^"Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi - Tunus'un Fethi (1574)", ATASE Yayınları, Ankara (1978), s.2
^"Carnage and Culture: Landmark Battles in the Rise to Western Power", Victor Davis Hanson, Knopf Doubleday Publishing Group (2007), ISBN 978-0-307-42518-8.
^"TUNUS". TDV İslâm Ansiklopedisi. 2 Haziran 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Aralık 2022.
^"Unutulmuş Sınırlar: 16. Yüzyıl Akdeniz'inde Osmanlı-İspanyol Mücadelesi", Andrew Hess, Çev. Özgür Kolçak, Küre Yayınları, İstanbul (2010), s.135-136
^"The Castilian Bankruptcy of 1575", A. W. Lovett, The Historical Journal, c.23, Sayı.4 (1980, Aralık), s.899-911
^"The Battle of Lepanto and Its Place in Mediterranean History", Andrew C. Hess, The Past and Present, Sayı:57, Oxford University Press, Oxford (1972), s.66-67
^"The Mediterranean and the Mediterranean World in the Age of Philip II", Fernand Braudel, c.2, University of California Press, Los Angeles (1995), s.1150-1151
^"From the ridiculous to the sublime: the origins of the Hispano-Ottoman ‘peace’ of the 1570s and 1580s", Prof. M. J. Rodríguez-Salgado, The London School of Economics and Political Sciences, Budapeşte (2012)
^"Çatışmadan Ateşkese Osmanlı-İspanyol İlişkileri (1301-1581)", Tufan Turan, History Stdies, ISSN: 1309 4173, (çevrimiçi), c.4, Sayı.3, Ekim 2012, s.212
^"II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası", Fernand Braudel, Doğu Batı Yayınları, İstanbul (2021), c.3. s.397
^"Ottoman-Spanish Economic Relations in the Sixteenth Century: Rivalry in the Mediterranean", Faruyk Bal, International Journal of Business and Social Science, c.2, Sayı.21, 2011, s.301