Bu maddenin veya bölümün özgün araştırma, doğrulanamaz veya yoruma dayalı ifadeler içerdiği düşünülmektedir. Lütfen iddiaları kontrol ederek ve yeni kaynaklar ekleyerek geliştirin. Özgün araştırmadan oluşmuş ifadeler kaldırılabilir. Ayrıntılar maddenin tartışma sayfasında bulunabilir.
Aşkın ve sevginin ne olduğunu ve hangi işleve hizmet ettiğini açıklamaya çalışan birçok farklı teori vardır. Aşkın varlığını açıklamaya çalışan yaygın teori türleri arasında şunlar yer almaktadır: psikolojik teoriler, evrimsel teoriler ve ruhani teoriler. Psikolojik teorilerin büyük çoğunluğu aşkın çok sağlıklı bir davranış olduğunu düşünmektedir. Evrimsel teoriler aşkın doğal seçilim sürecinin bir parçası olduğunu savunur. Ruhani teoriler ise sevgiyi Tanrı'nın bir armağanı olarak görür. Aşkı, mistik bir deneyime çok benzeyen, açıklanamaz bir mistik gizem olarak gören teoriler de vardır.
Batı gelenekleri
Klasik kökleri
Klasik aşk felsefesinin kökleri Platon'un Sympasion'una kadar uzanır.[3][4]Platon'un Symposion'u aşk fikrini derinlemesine inceler ve aşkı tanımlamak için farklı yorumlar ve bakış açıları getirir.[5] Platon, kendisinden sonraki aşk felsefelerini etkilemeye devam eden üç ana aşk konusunu seçer.
Biri göksel (Tanrısal), diğeri dünyevi (beşeri) olmak üzere iki aşk fikri. Aradan geçen iki bin yıla yaķın zamandan sonra Laurence Sterne'nin "The Life and Opinions of Tristram Shandy, Gentleman" romanının ana karakterlerinden Amca Toby Shandy 'nin ilham aldığı "- Hristiyan Dünyasında Marsilio Ficino'nun Francisco Vallés hakkındaki bulunduğu yorumundan hareketle- bu aşklardan biri rasyoneldir, diğeri doğaldır - ilki felsefe ve hakikat arzusunu harekete geçirir... - ikincisi, sadece arzuyu harekete geçirir."[5]
Aristophanes'in insanoğlunu orijinal bir bütünün ikiye bölünmesinin ürünü olarak görmesi: "bu ilkel insanlarla ilgili her şey çiftti: dört elleri, dört ayakları ve iki yüzleri vardı" -PsikanalistSigmund Freud daha sonrasında yineleme saplantısı teorisini desteklemek için bu mitten[6] yararlanacaktı.-
Platon'un aşkın yüceltilmesi teorisi - "yukarı doğru tırmanarak... birden ikiye, ikiden tüm güzel biçimlere, güzel biçimlerden güzel eylemlere, güzel eylemlerden güzel kavramlara, güzel kavramlardan mutlak güzellik kavramına ulaşana kadar".[7]
Buna karşın Aristoteles, eros'tan (aşk) ziyade philia'ya (dostluk, sevgi) daha fazla vurgu yapmıştır;[8] ve dostluk ile aşk arasındaki ilişki Rönesans'a kadar devam edecekti.[9] Latinler adına Cicero, "'dostluk' (amicitia) kelimesinin türetildiği şeyin aşk (amor) olduğuna"[10] işaret ederken, Lucretius, Epikuros'un çalışmalarını temel alarak, hem Venüs'ün "evrenin yönlendirici gücü" olarak rolünü övmüş hem de "aşk hastası" olanları eleştirmişti. ..hayatın en güzel yıllarını tembellik ve sefahat içinde heba edenleri"[11] eleştirmişti.
Yunancada Eros, Aşk Tanrısı olarak da bilinir, yaramaz aşk tanrısıydı. Tanrıça Afrodit'in yoldaşıydı. Eros, tanrıların ve insanların içindeki aşk ateşini tutuşturmasıyla bilinirdi. Bir yay ve ok ya da alevli bir meşale ile silahlanmış olarak tasvir edilmesiyle bilinir. Ayrıca itaatsiz ama Afrodit'in sadık bir çocuğu olarak da bilinir.[12]
Philia sevgisi dostluk sevgisinin bir türüdür. Yunancada kardeşçe sevgi anlamına gelir. Aristoteles üç ana arkadaşlık türünü tanımlayabilmiştir. Bunlar Yararlı, Zevkli ve Erdemli'dir.[13] Yararlı, bir arkadaşlığın arzu ile elde edilen bir yararı olmasıdır. Zevk verici, kişinin aldığı zevke dayanır. Erdem, gerçek dostluğa dayandığında ve ondan hiçbir şey almadığında ortaya çıkar.
Agape Yunancada basitçe sevgi anlamına gelir. Agape sevgisinin varlığı, sevgi nesnesinde iyi niyet, yardımseverlik ve kasıtlı zevk olduğunda ortaya çıkar.[14] Bu sevgi türü romantik ya da cinsel sevgiyle ilgili değildir. Yakın bir dostluk ya da kardeşlik sevgisi olan Philia türü sevgiye de atıfta bulunmaz. Bu sevgiyi diğerlerinden ayıran şey, din tarafından yönlendirilen cömertlik ve herkese karşı şefkat gibi maneviyatın doğal eylemlerini içermesidir.[15][16]
Aşk hastalığının hedefleri arasında Catullus, Héloïse gibi diğerleriyle birlikte, kendisini 12C'de bir Aşk ile ilgili yargılamaya çağrılmış bulacaktı.[17] Bu tür figürlerin arasından saray aşkı kavramı ortaya çıkacak[18] ve Petrarşizm, erken modern dünya için romantik aşkın retorik/felsefi temellerini oluşturacaktı.
Fransız şüpheciliği
Daha şüpheci bir Fransız geleneği Stendhal'dan itibaren izlenebilir. Stendhal'in kristalleşme teorisi, aşk için hayali bir hazır bulunuşluğu ima ediyordu; nesnenin hayal edilen her mükemmelliğe bürünmesi için tek bir tetikleyiciye ihtiyaç vardı.[19]Proust daha da ileri giderek yokluğu, ulaşılmazlığı veya kıskançlığı aşkın gerekli öncülleri olarak saydı.[20] Lacan, "aşk, sahip olmadığın bir şeyi var olmayan birine vermektir" sözüyle neredeyse geleneğin parodisini yapacaktı.[21] Luce Irigaray gibi bir post-Lacancı ise "ötekini aynılaştıran... cinsel özgürleşme kılıfı altında erotizmi aşkın aleyhine vurgulayan"[22] bir dünyada aşka yer bulmak için mücadele edecekti.
Max Weber'in din ve cinsellik arasındaki yakın ilişki olarak adlandırdığı şey göz önüne alındığında,[23] Hindistan'da lingam ve yoni'nin ya da Çin'de Yin ile yang'ın, erkek ve dişi ilkelerine[24] dayanan kozmik kutupluluğun yapılandırıcı bir biçimi olarak rolü belki de daha anlaşılırdır. Tantra, maithuna ya da kutsal cinsel birleşme yoluyla[25] bütün bir kutsal cinsellik geleneği geliştirmiş[26] ve bu gelenek Budizmle birleşerek cinsel aşkın aydınlanmaya giden bir yol olarak görülmesine yol açmıştır: Saraha'nın ifadesiyle, "Lotus ve vajra arasında oluşan bu mutluluk verici haz... tüm kirleri ortadan kaldırır".[27]
Daha sade bir ifadeyle, Hinduların evlilikte aşkın temeli olarak dostluk geleneğinin izi Vedaların ilk zamanlarına kadar sürülebilir.[28]
Konfüçyüs bazen bir sevgi felsefesini (dinin aksine) ifade ediyor olarak görülür.[29]
Hinduizm'de aşk ve sevgi
Hinduizmde aşk, adanmışlık aşkı veya ilahi bir amaç için aşk olarak adlandırılır.[30] Hindu bir keşiş ve filozof olan Swami Vivekananda, "Evrendeki her şey ilahi kökenlidir ve sevilmeyi hak eder; ancak, bütünün sevgisinin parçaların sevgisini de içerdiği unutulmamalıdır."[31] demiştir.
Budizm'de aşk ve sevgi
Budizmde sevgi evrenseldir, aydınlanmaya ulaşmak için sevginin tüm insanlık için olması gerekir.[30] Dhammapada "sonbaharda solmuş bir nilüferi koparır gibi kendi sevginizi koparın. Barış yolunda, Buddha'nın gösterdiği Nirvana yolunda çabalayın."[32]
Konfüçyüsçülükte aşk ve sevgi
Konfüçyüsçülükte aşk, insan ilişkilerinde sevgiye önem verir.[30] Ren, Konfüçyüsçülüğün öğretilerinin merkezinde yer alan ve farklı sosyal ilişkilere odaklanan yardımsever sevgi anlamına gelen bir erdemdir.[33]
Konfüçyüs'ün Analektleri'nin IV ,
"4.1 Üstat dedi ki, ren'e yerleşmek en adil yoldur. Eğer kişi ren'in ortasında yaşamayı seçmezse, bilgi nereden gelecek?
4.7 Üstat dedi ki, insanlar oldukları kişi tipine göre hata yaparlar. Onların hatalarını gözlemleyerek ren'i anlayabilirsiniz."[30]
Özellikle Platon'un Symposion'unda da ele alınan Batı Dünyasında da o dönem tartışılan, Dünyevi (beşeri) aşk ve göksel aşk (ilahi aşk) görüşü ve ayrımı İslam Dünyası'nda da tartışma konusu olup, büyük bir etki bırakmıştır.
^abcdDing, Z. (1995, Fall). ""Love" and the Eastern Spirit: a philosophic perspective." The Cal Poly Pomona Journal of Interdisciplinary Studies, 8, 183-189.
^Vivekananda, Swami (10 Eylül 2010). The God Of Love Is His Own Proof (İngilizce). Kessinger Publishing, LLC. ISBN978-1163062906.
^Bunnag, Anawat, The Concept of Love in Philosophy: A Comparative Study Between Plato’s Idea and Chinese Philosophy Part II: Confucius (August 9, 2019). CULTURAL ANTHROPOLOGY eJOURNAL, Vol.4, No.134: Aug 23, 2019, Available at SSRN: Şablon:SSRN yada http://dx.doi.org/10.2139/ssrn.3435287