Altın, Au (Latinceaurum'dan) sembolü ile gösterilen ve atom numarası 79 olan element. Saf halinde parlak, hafif kırmızıya çalan sarı renkli, yumuşak, sünek ve dövülgen bir metaldir. Altının parlak sarı rengi, asitlere karşı dayanıklılığı, doğada serbest halde bulunabilmesi ve kolay işlenebilmesi gibi özellikleri, insanların İlk çağlardan beri ilgisini çekmiştir.
Altın, parlak sarı rengi ve ışıltısıyla göz alan çok ağır bir metaldir. Üstelik kolay kolay tepkimeye girmeyen çok kararlı bir element olduğu için havadan ve sudan etkilenmez. Bu yüzden hiçbir zaman paslanmaz, kararmaz ve donuklaşmaz. Bir başka özelliği de saf haldeyken çok yumuşak olmasıdır; bu nedenle kolayca dövülerek biçimlendirilebilir. Altın bütün bu özellikleriyle tarih boyunca en kıymetli metallerden sayılmıştır. Günümüzde Dünyada 53 bin ton Altın rezervi kalmıştır eğer yeni rezervler keşfedilmezse Altın madeni rezervleri 18 yıl içinde tükeneceği tahmin ediliyor. Dünyada en çok Altın madeni rezervine sahip ülkeler Avustralya(9800 ton), Güney Afrika(6000 ton) ve Rusya(5800 ton)'dır.
2020 yılında, dünyanın en büyük altın üreticisi Çin iken, onu Rusya ve Avustralya izledi.[1] 2020 itibarıyla, yer üstünde toplam yaklaşık 201.296 ton altın bulunmaktadır.[2] Bu, her bir kenarı yaklaşık 21,7 metre (71 ft) olan bir küpe eşittir. Dünyada üretilen yeni altının yaklaşık %50'si mücevherlerde, %40'ı yatırımlarda ve %10'u sanayide kullanılır.[3] Altının yüksek şekil verilebilirliği, sünekliği, korozyona ve diğer çoğu kimyasal reaksiyona karşı direnci ve elektriğin iletkenliği, her türlü bilgisayarlı cihazda korozyona dayanıklı elektrik konnektörlerinde kullanılmaya devam etmesine yol açtı (başlıca endüstriyel kullanımı). Altın ayrıca kızılötesi kalkanlama, renkli cam üretimi, altın varaklama ve diş restorasyonunda da kullanılır. Bazı altın tuzları hala tıpta iltihap önleyici ajan olarak kullanılmaktadır.
Özellikler
Altın, tüm metallerin en dövülebilir olanıdır. Tek atom genişliğinde bir tel haline getirilebilir ve daha sonra kopmadan önce önemli ölçüde gerilebilir.[4]
Bu tür nanoteller, fark edilir bir sertleşme olmaksızın dislokasyonların ve kristal ikizlerinin oluşumu, yeniden yönlendirilmesi ve göçü yoluyla bozulur.[5] Bir gram altın 1 metrekare (11 ft2) lik levhaya dövülebilir ve bir avoirdupois onsu 28 metrekare (300 ft2) dövülebilir. Altın yaprak yarı saydam hale gelecek kadar ince dövülebilir. İletilen ışık yeşilimsi mavi görünür çünkü altın sarı ve kırmızıyı güçlü bir şekilde yansıtır.[6] Bu tür yarı saydam levhalar ayrıca kızılötesi ışığı güçlü şekilde yansıtır ve bu nedenle ısıya dayanıklı giysilerin vizörlerinde ve uzay giysilerinin güneş vizörlerinde kızılötesi (radyant ısı) kalkanları olarak kullanılır.[7] Altın, ısı ve elektriğin iyi bir iletkenidir.
Tarihçe
İnsanlar tarafından kullanılan en eski kayıtlı metal, serbest veya "doğal" olarak bulunabilen altın gibi görünmektedir. y. 40.000 MÖ civarında geç Paleolitik dönemde kullanılan İspanyol mağaralarında az miktarda doğal altın bulunmuştur.[9]
Dünyadaki en eski altın eserler Bulgaristan'dandır ve MÖ 5. binyıla (MÖ 4.600 ila MÖ 4.200) kadar uzanır. Örneğin Varna Gölü ve Karadeniz kıyısı yakınlarındaki Varna Nekropolü'nde bulunanlar, tarihteki en erken "iyi tarihlendirilmiş" altın eser bulgusu olarak düşünülür.[10][11][12] Birkaç tarih öncesi Bulgar buluntusu da en az onlar kadar eski kabul edilir: Hotnitsa'daki altın hazineleri, Durankulak, Pazarcık yakınlarındaki Yunatsite Kurgan yerleşiminden çıkan eserler, Sakar altın hazinesi, ayrıca Pravadı'daki Kurgan yerleşiminde bulunan boncuklar ve altın takılar - Solnitsata ("tuz çukuru"). Ancak Varna altını en eskisi olarak anılır çünkü bu hazine en büyük ve en çeşitli olanıdır.[13]
Altın eserler muhtemelen ilk kez Antik Mısır'da hanedanlık öncesi dönemin en başında, MÖ 5. binyılın sonu ve 4. binyılın başında ortaya çıkmış ve eritme işlemi 4. binyıl boyunca geliştirilmiştir. Altın eserler Aşağı Mezopotamya arkeolojisinde 4. binyılın başlarında ortaya çıkmıştır.[14] 1990 itibarıyla Batı Şeria'daki Wadi Qana mağara mezarlığında bulunan MÖ 4. binyıl altın eserler Levant'tan gelen en eski eserlerdi.[15] Altın şapkalar ve Nebra diski gibi altın eserler Orta Avrupa'da MÖ 2. binyıl Bronz Çağı'ndan itibaren ortaya çıkmıştır.
Bilinen en eski altın madeninin haritası Eski Mısır'ın 19. Hanedanlığı'nda (MÖ 1320-1200) çizilmiştir; oysa altına dair ilk yazılı referans MÖ 1900 civarında 12. Hanedanlık'ta kaydedilmiştir.[16] MÖ 2600'lü yıllara ait Mısır hiyeroglifleri, Mitanni Kralı Tushratta'nın Mısır'da "topraktan daha bol" olduğunu iddia ettiği altını tasvir eder.[17]
Mısır ve özellikle Nübye, tarihin büyük bölümünde önemli altın üretim alanları olabilecek kaynaklara sahipti. Bilinen en eski haritalardan biri olan Torino Papirüs Haritası, Nübye'deki bir altın madeni planını yerel jeoloji göstergeleriyle birlikte gösterir. Yangın çıkarmayı da içeren ilkel çalışma yöntemleri hem Strabon hem de Diodorus Siculus tarafından anlatılmıştır. Ayrıca, günümüzde Suudi Arabistan olan Kızıldeniz'in karşısında büyük madenler de vardı.
Altın, Eski Ahit'te sık anılır, Yaratılış 2:11'den (Havila'da) başlayarak, altın buzağı hikâyesi ve Menorah ve altın sunak dahil olmak üzere tapınağın birçok bölümünden başlar. Yeni Ahit'te, Matta'nın ilk bölümlerinde magi'nin armağanları arasındadır. Vahiy Kitabı 21:21, Yeni Kudüs şehrini "kristal kadar berrak, saf altından yapılmış" sokaklara sahip olarak tanımlar.
Karadeniz'in güneydoğu köşesindeki altının işletilmesinin Midas zamanına dayandığı söylenir. Bu altın, muhtemelen MÖ 610 civarında Lidya'da dünyanın en eski madeni parasının yapımında önemliydi.[22]
MÖ 8. yüzyıla dayanan altın post efsanesi, antik dünyadaki plaser yataklarından altın tozunu yakalamak için postların kullanımına atıfta bulunur.
MÖ 6. veya 5. yüzyıldan itibaren Chu (eyalet), bir tür kare altın sikke olan Ying Yuan'ı dolaşıma sokmuştur.
Roma metalurjisinde, özellikle MÖ 25'ten itibaren Hispania'da ve MS 106'dan itibaren Daçya'da hidrolik madencilik yöntemlerinin başlamasıyla büyük ölçekte altın çıkarmak için yeni yöntemler geliştirildi. En büyük madenlerinden biri, yedi uzun su kemerinin büyük alüvyon yatağının çoğunu yıkamaya olanak tanıdığı León'daki Las Médulas'tı. Transilvanya'daki Roșia Montană'daki'daki madenler de çok büyüktü ve çok yakın zamana kadar hala açık ocak yöntemleriyle altın çıkarılıyordu. Ayrıca Britanya'daki daha küçük yatakları, örneğin Dolaucothi'deki placer ve sert kaya yataklarını da işlettiler. Kullandıkları çeşitli yöntemler, MS 1. yüzyılın sonlarına doğru yazılan Naturalis HistoriaansiklopedisindeYaşlı Plinius tarafından iyi bir şekilde açıklanmıştır.
Mansa Musa'nın (1312'den 1337'ye kadar Mali İmparatorluğu'nun hükümdarı) 1324'te Mekke'ye yaptığı hac sırasında, Temmuz 1324'te Kahire'den geçtiği ve binlerce kişi ve yaklaşık yüz deveden oluşan bir deve kervanıyla birlikte olduğu ve burada o kadar çok altın dağıttığı bildirilmişti ki, Mısır'daki altın fiyatları on yıldan fazla düşürüp yüksek enflasyona neden oldu.[23] Çağdaş bir Arap tarihçisi şöyle demiştir:
Altın, o yıl Mısır'a gelene kadar Mısır'da fiyatı yüksekti. Miskal 25 dirhemin altına düşmedi ve genellikle üstündeydi, ancak o zamandan beri değeri düşüp fiyatı ucuzladı ve şimdiye kadar ucuz kaldı. Miskal 22 dirhemi veya daha azını geçmez. Bu durum, Mısır'a getirdikleri ve orada harcadıkları büyük miktardaki altın nedeniyle yaklaşık on iki yıldır bu şekilde devam etmektedir[...].
Avrupalıların Amerika'yı keşfetmeleri, büyük ölçüde, özellikle Mezoamerika, Peru, Ekvador ve Kolombiya'da yerli Amerikalı halklar tarafından büyük bir bollukta sergilenen altın süs eşyalarına dair raporlarla desteklendi. Aztekler altını tanrıların ürünü olarak görüyorlardı ve ona kelimenin tam anlamıyla "tanrı dışkısı" (Nahuatl dilinde teocuitlatl) diyorlardı ve II. Montezuma öldürüldükten sonra, bu altının çoğu İspanya'ya gönderildi.[26] Ancak Kuzey Amerika'nın yerli halkları için altın işe yaramaz olarak görülüyordu ve doğrudan faydalarıyla ilgili olan obsidyen, çakmak taşı ve arduvaz gibi diğer mineraller daha çok değer görüyordu.
El Dorado, altın sikkelerle birlikte muhteşem bir bollukta değerli taşların bulunduğu efsanevi bir hikâyeye uygulanır. El Dorado kavramı birkaç dönüşüm geçirdi ve sonunda önceki mitin anlatımları da efsanevi kayıp bir şehrin anlatımlarıyla birleştirildi. El Dorado, İspanyol İmparatorluğu tarafından Kolombiya'daki Muisca yerli halkının efsanevi bir kabile şefini (zipa) tanımlamak için kullanılan bir terimdi. Bu şef, bir başlangıç ayini olarak kendini altın tozuyla kapladı ve Guatavita Gölü'ne daldı. El Dorado'yu çevreleyen efsaneler zamanla değişti; bir adamdan bir şehre, bir krallığa ve en sonunda bir imparatorluğa dönüştü.
Erken modern dönemden başlayarak, Batı Afrika'nın Avrupalılar tarafından keşfi ve Afrika'nın sömürgeleştirilmesi büyük ölçüde bölgedeki altın yataklarına dair raporlar tarafından yönlendirildi ve sonunda Avrupalılar tarafından "Altın Sahili" olarak adlandırıldı.[27] 15. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın başlarına kadar, bölgedeki Avrupalı ticareti öncelikle fildişi ve kölelerle birlikte altına odaklanmıştı.[28] Batı Afrika'daki altın ticareti, başlangıçta Portekizlilerle ticaret yapan ve daha sonra İngiliz, Fransız, İspanyol ve Danimarkalı tüccarlarla ticaret yapmaya başlayan Ashanti İmparatorluğu tarafından yönetiliyordu.[29] İngilizlerin Batı Afrika altın yataklarının kontrolünü ele geçirme istekleri, Ashanti İmparatorluğu'nun İngiltere tarafından ilhak edildiği 19. yüzyılın sonlarındaki Anglo-Ashanti savaşlarında rol oynadı.[30]
Mısır hükümdarları zamanında MÖ 3200 yıllarında, altın darphanelerde eşit boyda çubuklar halinde çekilerek para olarak kullanıldı.
Au sembolü Latince "altın" anlamına gelen aurum kelimesinden gelir.
Peru'da MÖ 2000 yılına ait altın ziynet eşyaları kalıntılarına rastlanmış olup, Amerika kıtasındaki Aztekler ve İnkaların da altına tutkun oldukları bilinmektedir.
MÖ 550 yıllarında Lidya Kralı Krezos, altını para olarak (sikke) bastırmış ve altının para olarak basılması ile de ticaret artmıştır. Şehirler zenginleşmiş ve dünya yeni bir refah dönemine girmiştir.
İskit ve Sarmatların (MÖ 1000) millî kahramanları konu alan altın toka yapımında ileri oldukları bilinmektedir. 4. ve 9. yüzyıl aralarında ise altın kase ile vazo işçiliğinde en güzel örnekleri verdiler. Bu eserlerden bir kısmı New York, Morgan koleksiyonunda teşhir edilmektedir.
Türkler Müslümanlığı kabul ettikten sonra altından eşya yapımını azaltmışlardır. Altın eşyayı sadece süs olarak kullanmışlardır.
Geleneksel olarak evrendeki altının süpernova nükleosentezindeki r-işlemi (hızlı nötron yakalama) ile oluştuğu düşünülür[33], ancak daha yakın zamanda, nötron yıldızlarının çarpışmasındaki r-işlemi ile altın ve demirden daha ağır diğer elementlerin de büyük miktarda üretilebileceği öne sürüldü.[34] Her iki durumda da uydu spektrometreleri başlangıçta oluşan altını yalnızca dolaylı olarak tespit edebildi.[35] Ancak Ağustos 2017'de, kütleçekim dalga dedektörlerinin olayı nötron yıldızı birleşmesi olarak doğrulamasının ardından, altın da dahil olmak üzere ağır elementlerin spektroskopik imzaları GW170817 nötron yıldızı birleşmesinde elektromanyetik gözlemevleri tarafından gözlemlendi.[36] Mevcut astrofizik modeller, bu tek nötron yıldızı birleşmesinin 3 ila 13 Dünya kütlesi arasında altın ürettiğini öne sürmektedir. Bu miktar, bu nötron yıldız birleşme oranına ilişkin tahminlerle birlikte, bu tür birleşmelerin evrendeki altın bolluğunun çoğunu açıklayacak kadar altın üretebileceğini öne sürmektedir.[37]
Bulunuşu
Dünya'da altın, Prekambriyen döneminden itibaren oluşan kayalarda cevher halinde bulunur.[11] Çoğunlukla doğal bir metal olarak, tipik olarak gümüşle katı metal çözelti olarak (yani altın/gümüş alaşımı halinde) bulunur. Bu tür alaşımlar genellikle %8-10 gümüş içeriklidir. Electrum, %20'den fazla gümüş içeren elementsel altındır ve yaygın olarak beyaz altın denir. Electrum'un rengi, gümüş içeriğine bağlı olarak altın-gümüşten gümüşe kadar değişir. Ne kadar fazla gümüş varsa, özgül ağırlık da o kadar azdır.
Doğal altın, kayaya gömülü çok küçük ila mikroskobik parçacıklar halinde, genellikle kuvars veya "aptal altını" gibi sülfür mineralleriyle birliktedir ki bu pirittir.[38] Bunlara damar yatakları denir.
Doğal haldeki metal, kayalardan aşınmış ve yerleştirici yataklar denilen alüvyonlu yataklarda son bulan serbest pullar, taneler veya daha büyük külçeler[11] şeklindedir. Bu tür serbest altınlar, eşlik eden minerallerin oksitlenmesi, ardından hava koşullarının etkisiyle aşınması, tozların akarsulara ve nehirlere taşınması ve buralarda toplanıp suyun etkisiyle külçeler oluşturması nedeniyle, altın taşıyan damarların açıkta kalan yüzeylerinde her zaman daha zengindir.
Altın bazen tellür ile birlikte kalaverit (Au2Te4), krennerit (Au8Te6), nagyagit, petzit ve silvanit (Au2Ag2Te6) mineralleri (tellürit minerallerine bakınız) ve nadir bizmutit maldonit (Au 2Bi) ve antimonit aurostibit (AuSb 2) olarak bulunur.
Altın ayrıca bakır, kurşun minerallerinde eser miktarlarda ve cıva ile nadir alaşımlarda ör. aurikuprid (Cu 3Au), novodneprit (AuPb 3) ve weishanit ((Au,Ag) 3Hg 2) olarak da bulunabilir.
Dünyanın geniş bölümünde altın konsantrasyonu azdır. Yer küresinin tahminen 0,001 ppm (milyonda bir)ini oluşturur.
Volkanik kuvarsların içinde, akarsuların kumlu yataklarında toz ve külçe halinde bulunur.
2004 yılında yapılan bir araştırma makalesi, mikropların bazen altın yataklarının oluşumunda önemli rol oynayabileceğini, altının alüvyonlu yataklarda biriken tanecikler ve külçeler oluşturmak üzere taşınıp çökeltilebileceğini öne sürmektedir.[39]
2013 yılında yapılan bir araştırma, deprem sırasında faylardaki suyun buharlaşarak altın biriktirdiğini iddia etti. Bir deprem olduğunda fay boyunca hareket eder. Su genellikle fayları yağlar, çatlakları doldurur ve akar. Yüzeyin yaklaşık 10 kilometre (6,2 mi) altında, çok yüksek sıcaklık ve basınç altında, su yüksek konsantrasyonlarda karbondioksit, silika ve altın taşır. Deprem sırasında, fay sarsıntısı aniden daha da büyür. Boşluğun içindeki su anında buharlaşıp buharlaşır ve mineral kuvarsını oluşturan silika ve altını sıvılardan dışarı ve yakındaki yüzeylere zorlar.[40]
2006 sonu itibarı ile tarih boyunca çıkarılan tüm altın miktarının 158.000 ton olduğu tahmin edilmekteydi.[41] Benzer bir görüş National Geographic dergisinin Ocak 2009 sayısında "Tüm tarih boyunca sadece 161.000 ton altın çıkarıldı, bu miktar iki olimpik havuzu doldurmaya ancak yeter." yorumu yapılmıştır. Bahsedilen miktardaki altının hacmikenarları 20,28 metre uzunlukta olan bir küpe eşittir. Eğer onsu 1000$'dan hesaplanırsa küpün değeri yaklaşık 5,2 trilyon dolardır.[42]
ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu'nun 2016 yılı verilerine göre dünyada yaklaşık 5.726.000.000 truva onsu (178.100 t) altın vardır ve bunun %85'i aktif olarak kullanılmaktadır.[43]
1880'lerden beri Güney Afrika, dünya altın arzının büyük bölümünün kaynağıydı. Halen hesaplanan altının yaklaşık %22'si Güney Afrika'dan gelmektedir. 1970'teki üretim dünya arzının %79'unu yani yaklaşık 1.480 tonunu oluşturuyordu.
2007 yılında Çin (276 tonla) Güney Afrika'yı geçerek dünyanın en büyük altın üreticisi oldu. Artık Güney Afrika 1905'ten beri ilk kez en büyük üretici değildir.[44]
2020 yılında Çin dünyanın lider altın madencilik ülkesiydi. Çin'i sırasıyla Rusya, Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Gana izledi.[1]
Güney Amerika'da ise tartışmalı Pascua Lama projesi, Şili ve Arjantin sınırındaki Atacama Çölü'nün yüksek dağlarındaki zengin yatakların işletilmesini amaçlamaktadır.
Dünyadaki yıllık altın üretiminin dörtte birinin küçük ölçekli veya el işçiliğiyle yapılan madencilikten sağlandığı tahmin edilmektedir.[45][46][47]
Güney Afrika'daki Johannesburg şehri, kayıtlı tarihteki en büyük doğal altın yataklarından bazılarının keşfiyle sonuçlanan Witwatersrand Altına Hücumu sonucunda kuruldu. Altın sahaları, çoğu yerde Özgür Devlet, Gauteng ve çevre illerin derinliklerinde bulunan 5-7-kilometre (3,1-4,3 mi) kalınlığında arkeen kaya tabakası olan Witwatersrand havzasının kuzey ve kuzeybatı kenarlarıyla sınırlıdır.[48] Bu Witwatersrand kayaları, Johannesburg ve çevresinde Witwatersrand'ın yüzeyinde, ayrıca Johannesburg'un güneydoğusu ve güneybatısındaki izole yamaçlarda ve Witwatersrand havzasının merkezine yakın Vredefort Kubbesi etrafındaki kaviste ortaya çıkar.[48][49] Bu yüzey maruziyetlerinden havza geniş ölçüde eğilir ve madenciliğin kısmen yaklaşık 4.000 metre (13.000 ft) derinliklerde yapılmasını gerektirir. Bu yüzden özellikle Johannesburg'un güneybatısındaki Savuka ve TauTona madenleri Dünya'nın en derin madenleridir. Altın, kuzey ve kuzeybatıdan gelen arkeen nehirlerin Witwatersrand tortularının geri kalanının biriktiği "Witwatersrand denizi"ne boşalmadan önce geniş çakıllı Örgülü nehir deltaları oluşturan yalnızca altı alandadır.[48]
1899-1901 yılları arasında Britanya İmparatorluğu ile AfrikanerBoerleri arasında yaşanan II. Boer Savaşı'nın en azından bir kısmı, madencilerin hakları ve Güney Afrika'daki altın zenginliklerinin mülkiyeti konusundaydı.
19. yüzyılda, büyük altın yatakları keşfedildiğinde altına hücum başladı. Amerika Birleşik Devletleri'nde belgelenen ilk altın keşfi, 1803'te Kuzey Carolina, Georgeville yakınlarındaki Reed Altın Madeni'ndeydi.[50]
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ilk büyük altın grevi, Dahlonega adlı küçük bir kuzey Georgia kasabasında oldu.[51]Kaliforniya, Colorado, Black Hills, Yeni Zelanda'daki Otago, Avustralya'nın çeşitli yerlerinde, Güney Afrika'daki Witwatersrand ve Kanada'daki Klondike'da altına hücumlar oldu.
Altın çıkarma, büyük ve kolayca çıkarılabilen yataklarda ekonomiktir. Milyonda 0,5 parça (ppm) kadar az cevher miktarı ekonomik olabilir. Açık ocak madenlerindeki tipik cevher miktarı 1–5 ppm'dir; yeraltı veya sert kaya madenlerindeki cevher miktarı genellikle en az 3 ppm'dir. Altının çıplak gözle görülebilmesi için genellikle 3 ppm'lik cevher miktarına gerek duyulduğundan çoğu altın madeninde altın çıplak gözle görünmez.
Ortalama altın madenciliği ve çıkarma maliyetleri 2007 yılında troy ons başına yaklaşık 317 dolardı. Ancak bu maliyet madencilik türü ve cevher kalitesine bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir. 2007'de küresel maden üretimi 2.471,1 tona ulaştı.[53]
İlk üretimden sonra, altın genellikle elektrolize dayalı Wohlwill işlemi veya eriyikte klorlama olan Miller işlemi ile endüstriyel olarak saflaştırılır. Wohlwill işlemi daha çok saflık sağlar ancak daha karmaşıktır ve yalnızca küçük ölçekli tesislerde yapılır.[54][55]
Ayırma ve kuvartasyon ve kupelasyon veya altının aqua regia'da çözülmesine dayalı rafinasyon yöntemleri daha az miktarda altını deneme ve saflaştırma yöntemleridir.[56]
Geri Dönüşüm
1997'de geri dönüştürülmüş altın, pazara sunulan 2.700 ton altının yaklaşık %20'siydi.[57] Generation Collection vb mücevher şirketleri ve Dell vb bilgisayar şirketleri geri dönüşüm yapmaktadır.[58]
2020 itibarıyla bir kilogram altın madenciliğinde çıkan karbondioksitCO 2 miktarı 16 ton iken, bir kilogram altının geri dönüştürülmesi 53 kilogram CO 2 eşdeğeri üretir. 2020 itibarıyla küresel altın arzının yaklaşık %30'u geri dönüştürülmektedir ve madenden çıkarılmaz.[59]
Elde edilişi
Altın cevherleri, “metalik altın ihtiva eden cevherler” ve “bileşikleri halinde altın ihtiva eden cevherler” olarak sınıflandırılır.
Metalik altın içeren cevherlerden altın elde etmek için altın içeren küçük kuvars parçaları öğütme değirmenlerinde hamur haline getirilir. Bu hamur içinde altın tanecikleri kolloidal halde dağılır. Buradaki ürün malgama tekniği ile ayrıştırılır. Malgamalanmış hamurun konsantrasyonu arttırılarak çok seyreltik sodyum siyanür çözeltisiyle işlenir. Sodyum siyanür altın ile reaksiyona girerek kompleks bileşik meydana getirir:
4 NaAu(CN)2 + 4 NaOH → 4 Au + 8 NaCN + 2 H2O + O2
Kompleks bileşikteki altın metalik çinko ile çöktürülür:
2 Na + 2 Au(CN)2 + Zn → 2 Au + Na2Zn(CN)4
Bu çökeltideki altın ve gümüş dışındaki maddeler, Kal metoduyla alınır. Gümüş de nitrik ve sülfürik asit etkisiyle çözülerek geriye saf altın kalır.
Bileşikleri
Altın bileşiklerinde +1 ve +3 değerlikli halde bulunur. Bütün bileşiklerinden kolayca metalik hale indirgenebilir.
Altının, AuCl, Au2S, AuCN gibi +1 değerlikli bileşikleri sulu çözeltilerde kararsız olup, +3 değere yükseltgenir veya metalik hale indirgenir. Bununla beraber sodyum ve potasyum siyanür ile verdiği kompleks tuzlarının sulu çözeltileri hazırlanabilir ve endüstride özellikle kaplamacılıkta kullanılır.
Organik tuzları da bilinmekte olup kararsızdırlar.
Altının +3 değerlikli bileşikleri genellikle kararlıdır.
AuCl3 su, alkol ve eterde çözünür, fotoğrafçılıkta ve kaplamada kullanılır.
AuBr3 alkol ve eterde çözünür. Bazı kimyasal analizlerde kullanılır.
Altın hidroksit, Au(OH)3, ışığa karşı hassas kahverengi bir tozdur. Suda çözünmez, hidroklorik asit ve diğer asitlerde çözünür. Yaldız yapımı ve kaplamacılıkta kullanılır.
Dünyada üretilen altının yaklaşık %50'si mücevher, %40'ı yatırım, %10'u ise sanayide tüketilmektedir.[3][63]
Dünya Altın Konseyi'ne göre Çin, 2013 yılında Hindistan'ı geride bırakarak dünyanın en büyük tek altın tüketicisi oldu.[64]
Bugüne kadar yeryüzünden çıkarılan bütün altının yarıdan fazlası hükûmetlerin ve merkez bankalarının elindedir. Gerek her ülkede kâğıt para emisyonunun güvencesi olarak, gerek milletlerarası bir ödeme aracı olarak eskiden beri büyük önem taşıyan altın, metalle çalışan zanaatkârların gözünde de değerini korumaktadır. Kuyumculukta altının genellikle gümüşlü, paladyumlu, bakırlı veya platinli alaşımları çok kullanılır.
Elektrik iletkenliği yüksek (gümüş ve bakırdan sonra) ve kolayca kimyasal tepkimeye girmeyen altın en çok elektrik ve elektronik sanayilerde bağlantıların, terminallerin, baskı devrelerinin, transistörlerin ve yarı iletken sistemlerin kaplanmasında kullanılır.
Üstüne düşen kızılötesi ışınların yaklaşık yüzde 98'ini yansıtarak geri çevirebilen ince altın levhalar, uzay elbiselerinin başlığındaki göz deliklerinde zararlı ışınlardan korunmayı ve sun'i uyduların yüzeylerinde sıcaklığın denetlenebilmesini sağlar. Büyük büro binalarının pencerelerinde de gene ince levhalar halinde altın kullanılması, yalnız estetik açısından değil, bu yansıtıcı yüzeyin çevreyle ısı alış-verişini büyük ölçüde azaltmasından kaynaklanır.
Lal camlara parlak kırmızı rengini veren, camsı kütlenin içinde kolloidal halinde dağılmış olan çok az miktardaki altındır. Ancak insanlar çoğunlukla takı ve süs eşyası içinde kullanır.
Kirlilik
Altın üretimi tehlikeli kirliliğe katkıda bulunmakla ilişkilendirilir.[65]
Düşük kaliteli altın cevheri bir ppm'den daha az altın metali içerebilir; bu tür cevher öğütülür ve altını eritmek için sodyum siyanürle karıştırılır. Siyanür, çok az miktarda maruz kaldığında canlıları öldürebilen son derece zehirli bir kimyasaldır. Altın madenlerinden kaynaklanan birçok siyanür sızıntısı[66] hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde meydana gelmiş ve etkilenen nehirlerin uzun kesimlerinde su canlılarını öldürmüştür. Çevreciler bu olayları büyük çevre felaketleri olarak görmektedir.[67][68] Bir troy ons altın üretmek için otuz tona kadar kullanılmış cevher atık olarak dökülebilir.[69] Altın cevheri dökümleri kadmiyum, kurşun, çinko, bakır, arsenik, selenyum ve cıva gibi birçok ağır elementin kaynağıdır. Bu cevher dökümlerindeki sülfür taşıyan mineraller havaya ve suya maruz kaldığında, sülfür sülfürik aside dönüşür ve bu da bu ağır metalleri çözerek yüzey suyuna ve yeraltı suyuna geçişlerini kolaylaştırır. Bu işleme asit maden drenajı denir. Bu altın cevheri döküm alanları uzun vadeli, son derece tehlikeli atıklar içerir.[69]
Bir zamanlar cevherden altın çıkarmak için cıva kullanmak yaygındı, ancak bugün cıva kullanımı büyük ölçüde küçük ölçekli bireysel madencilerle sınırlıdır.[70] Çok az miktarda cıva bileşiği su kütlelerine ulaşabilir ve ağır metal kirliliğine neden olabilir. Cıva daha sonra metilciva formunda insan besin zincirine girebilir. İnsanlarda cıva zehirlenmesi tedavi edilemez beyin fonksiyonu hasarına ve ciddi geriliğe neden olur.[71]
Altın çıkarma işlemi aynı zamanda oldukça enerji yoğun bir endüstridir; derin madenlerden cevher çıkarmak ve büyük miktarda cevheri daha fazla kimyasal çıkarma için öğütmek, üretilen her gram altın için yaklaşık 25 kWh elektrik gerektirir.[72]
Fiyat
Diğer değerli metaller gibi altın da troy ağırlığı ve gram olarak ölçülür. Alaşımdaki altın oranı ayar (k) ile ölçülür, 24 ayar (24k) saf altın (%100) ve daha düşük ayar sayıları orantılı olarak daha azdır (18k = %75). Bir külçe veya madeni paranın saflığı, 0 ile 1 arasında değişen ve bindelik incelik olarak bilinen ondalık bir rakamla da ifade edilebilir, örneğin 0,995 neredeyse saftır.
Altının fiyatı, altın ve türev piyasalarında ticaret yoluyla belirlenir ancak Eylül 1919'da başlayan Londra'daki Altın Sabitlemesi olarak bilinen yöntem, sektöre günlük kıyaslama fiyatı sağlar. Öğleden sonra sabitleme, ABD piyasaları açıkken bir fiyat sağlamak için 1968'de tanıtıldı.[73] Eylül 2017 itibarıyla altının değeri gram başına yaklaşık 42 dolardı (troy ons başına 1.300 dolar).
Mücevher
af (24 ayar) altının yumuşaklığı nedeniyle, genellikle mücevherlerde kullanılmak üzere diğer metallerle alaşımlanır, sertliği ve sünekliği, erime noktası, rengi ve diğer özellikleri değişir. Genellikle 22 ayar, 18 ayar, 14 ayar veya 10 ayar olan daha düşük ayarlı alaşımlar, alaşımda daha yüksek oranda bakır, gümüş, paladyum veya diğer temel metalleri içerir.[74]
Nikel toksiktir ve nikel beyaz altından salınımı Avrupa'daki mevzuat tarafından kontrol edilir.[74] Paladyum-altın alaşımları, nikel kullananlardan daha pahalıdır.[75]
Yüksek ayarlı beyaz altın alaşımları, saf gümüş veya som gümüşten daha çok korozyona dayanıklıdır. Japon Mokume-gane zanaatı, dekoratif ahşap doku efektleri üretmek için lamine edilmiş renkli altın alaşımları arasındaki renk kontrastlarından yararlanır.
2014 yılına gelindiğinde, altın fiyatlarındaki düşüşe rağmen altın mücevher endüstrisi yükselişteydi. Dünya Altın Konseyi raporuna göre, 2014'ün ilk çeyreğindeki talep ciroyu 23,7 milyar dolara çıkardı.
Altın lehim, altın takıların bileşenlerini yüksek sıcaklıkta sert lehimleme veya sert lehimleme ile birleştirmek için kullanılır. İşin damgalama kalitesinde olması için, altın lehim alaşımı işin inceliğine uygun olmalıdır ve alaşım formülleri sarı ve beyaz altının renk uyumuna göre üretilir. Altın lehim genellikle Kolay, Orta ve Sert olarak adlandırılan en az üç erime noktası aralığında yapılır. Önce sert, yüksek erime noktalı lehimi, ardından giderek daha düşük erime noktalı lehimleri kullanarak kuyumcular birkaç ayrı lehimli bağlantıya sahip karmaşık parçaları bir araya getirebilirler. Altın ayrıca ipliğe dönüştürülebilir ve nakış yapmada kullanılabilir.
Elektronik
Dünyada yeni üretilen altının sadece %10'u sanayide kullanılır[3], ancak yeni altının sanayide en önemli kullanımı bilgisayarların ve diğer elektrikli cihazların paslanmaz elektrik konnektör imalatıdır. Örneğin Dünya Altın Konseyi'ne göre, tipik bir cep telefonu yaklaşık 2 dolar 82 sent değerinde 50 mg altın içerebilir. Ancak her yıl yaklaşık bir milyar cep telefonu üretilirken her telefondaki 2,82 ABD doları değerindeki altınla yalnızca bu uygulamada toplam harcanan değer 2,82 milyar ABD dolarına eşittir.[76] (Fiyatlar Kasım 2022'de güncellenmiştir)
Altın, serbest klor tarafından saldırıya uğramasına rağmen, iyi iletkenliği ve diğer ortamlarda oksitlenme ve korozyona karşı direnci (klorsuz asitlere karşı direnç dahil) nedeniyle elektrik konnektörü üstünde ince bir tabaka kaplama şeklinde sanayide yaygın kullanılmış böylece iyi elektriksel bağlantı sağlamıştır. Örneğin, altın ses, video ve USB kabloları gibi daha pahalı elektronik kablo konnektörlerinde kullanılır. Bu uygulamalarda kalay gibi diğer konnektör metallerine kıyasla altın kullanmanın faydası tartışılmıştır. Altın kaplı konnektörler genellikle ses-görüntü uzmanları tarafından çoğu tüketici için gereksiz olarak eleştirilir ve basit bir pazarlama taktiği olarak görülür. Ancak, altının çok nemli veya aşındırıcı atmosferlerde elektronik kayar kontaklarda ve çok yüksek arıza maliyetli kontaklarda (belirli bilgisayarlar, iletişim ekipmanları, uzay aracı, Jet motorlu uçak motorları) diğer uygulamalarda kullanımı hala çok yaygındır.[77]
Altın metalindeki serbest elektron konsantrasyonu 5,91×1022 cm−3'tür.[79] Altın elektriği oldukça iyi iletir ve bazı yüksek enerji uygulamalarda elektrik kablolamada kullanılmıştır (sadece gümüş ve bakır hacim başına daha iletkendir, ancak altının korozyon direnci avantajı vardır). Örneğin, Manhattan Projesi'nin bazı atom deneyleri sırasında altın elektrik telleri kullanılmış ancak projedeki kalutron izotop ayırıcı mıknatıslarda çok yüksek akımlı gümüş teller kullanılmıştı.
Dünyadaki mevcut altın rezervinin %16'sının, gümüş rezervinin ise %22'sinin Japonya'daki elektronik teknolojisinde bulunduğu tahmin edilmektedir.[80]
Alaşımları
Altının bazı özelliklerini (kullanış gayesine göre) değiştirmek için çeşitli alaşımları yapılır.
Kolayca işlenebilir. En fazla sertlik gösterenler %60-65 paladyum ihtiva edenlerdir. Düşük sıcaklıklardaki yüksek direnci sebebiyle potansiyometre yapımında kullanılır.
Altın ayarı
Altının kimyadaki saflığı “yüzde” ile, mücevhercilikteki saflığı ise “karat” veya “ayar” terimleriyle ifade edilir. Buna göre 24 ayar (veya karat) altın %100 saf altını, 22 ayar ise %91,6ü saf altını ifade etmektedir. 22 ayar altının %8,4'ü diğer metaller ile tamamlanmıştır. Altına gümüşün ilavesi yeşilimsi, nikel ve platinin ilavesi beyaz, çinkonun ilavesi sarı ve bakır ilavesi de bakır miktarına göre sarıdan kırmızıya kadar değişen renkler kazandırılabilir.
%100 saf altın doğada bulunmayıp, en saf altın binde 999,9 saflıktadır. 18 ayar altın %75,14 oranında, 14 ayar altın %58,5 oranında altın içerir. Tamamlayıcı metalin gümüş ağırlıklı olması durumunda kuyumculuk sektöründe yeşil altın denilen, halk arasında sarı altın denilen renk yakalanır. Tamamlayıcı metalin bakır ağırlıklı olması durumunda kırmızı altın denilen renk yakalanır. Beyaz altın ise beyaz renge yakın çeşitli metallerin tamamlayıcı olarak kullanılmasıyla ortaya çıkar. Beyaz altın, üretim sonunda kirli beyaz bir renge sahiptir, Rodyum kaplanmasıyla tam beyaz renge kavuşur.
Altın işi
Altından yapılan heykel, kap, kacak, mücevher süsleme ve paraların hepsine verilen ad. Altın metallerin en yumuşağı ve en kolay biçimlendirilebilenidir. 10 g altın dövülerek 11 m²'lik ince bir levha veya çekilerek 570 m uzunluğunda ince bir tel elde edilebilir. En rahat çalışılabilen metal olarak kalemle işlenerek, kakılarak, dövülerek, oyularak, kabartılarak, dökülerek varak haline getirilip ahşap, metal, deri ve parşömen başka eşyaları kaplamada da kullanılmıştır.
Altın suyu
Kral suyu olarak da bilinir. Hacimce bir birim derişik nitrik asit ile üç birim derişik hidroklorik asitten oluşan karışımdan meydana gelir. Bu karışım altını çözebildiğinden altın suyu adı verilmiştir.
Altın suyu (veya kral suyu), kimyasal çözme işlemlerinde bazı demir cevherlerini, fosfatlı kayaçları, curufları, nikel-krom alaşımlarını, antimonu, selenyumu ve cıva, arsenik, kurşun ve kobalt sülfürleri, çözünürlüğü az olan sülfürleri çözmek için kullanılır.
Altın Standardı Sistemi
Standart para biriminin, belirli bir ağırlıkta altın olarak kabul edildiği veya para değerinin belli ağırlıkta altının değerine denk tutulduğu para sistemi.[81] Ülke içinde altın standardının benimsenmesi, milletlerarası seviyede de altın standardının uygulanması sonucunu getirir. Altın standardında ya altın sikkeler kanuni olarak para dolaşımına girer veya kâğıt para, istendiğinde sabit bir fiyatla altına çevrilebilir.
Hiçbir ülkede altın standardı uygulanmasa da milletlerarası seviyede altın standardı sistemi yürürlükte kalabilir. Bu durumda, ya altının kendisi veya sabit fiyat üzerinden altına çevrilebilen bir para birimi milletlerarası ödeme aracı olarak kullanılır. Bu sistemde, ülkeler arasındaki döviz kurları sabittir. Döviz kurları, altının bir ülkeden ötekine taşınma maliyetini aşarak sabit altın paritesinin üzerine çıkar veya altına düşerse, kurlar resmi seviyeye dönünceye kadar, ülkeden ülkeye büyük miktarlarda altın sikke ve külçe giriş veya çıkışı gerçekleşir.
Altın standardı ilk defa 1821'de İngiltere'de kondu. Birçok devre geçirdikten sonra 1937'ye gelindiğinde tam altın standardını sürdüren hiçbir ülke kalmadı. II. Dünya Savaşı sonrasında, döviz kurlarının genellikle dolara veya altına göre ayarlandığı bir sisteme geçildi. 1958'de yeniden bir tür altın standardı sistemine dönüldü. Buna göre, önde gelen Avrupa ülkeleri milletlerarası ödemelerde kendi paralarının altına veya dolara serbestçe çevrilebilirliğini garanti ediyorlardı. Millî seviyede altın standardına dönüş ise hiç görülmedi.
En çok altına sahip ülkeler
Altın kaynaklarının dağılımı ile sahip olunan altın miktarı büyük paralellik göstermemektedir. Dünya'daki altın rezervinin en fazla olduğu ülkeler ve rezerv yüzdeleri sırası: Avustralya (% 17), Rusya (% 14), Güney Afrika Cumhuriyeti (% 10,5), Amerika Birleşik Devletleri (% 5), Endonezya (% 5).[82] 2018'de dünyada en çok altına sahip olan ülkeler ise sırasıyla şu şekildedir:[83]
^Mallan, Lloyd (1971). Suiting up for space: the evolution of the space suit. John Day Co. s. 216. ISBN978-0-381-98150-1.
^"Ayrıca, XVIII. Heyet'in ikinci üyesi, büyük ihtimalle Hintlilerin ödediği haraç olan altın tozunu içeren dört adet küçük ama açıkça ağır kavanozu boyunduruk üzerinde taşıyor." Iran, Délégation archéologique française en (1972). Cahiers de la Délégation archéologique française en Iran. Institut français de recherches en Iran (section archéologique). s. 146.
^abcLa Niece, Susan (senior metallurgist in the British Museum Department of Conservation and Scientific Research) (15 Aralık 2009). Gold. Harvard University Press. s. 10. ISBN978-0-674-03590-4. 18 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Nisan 2012.
^Green, Toby (31 Ocak 2019). A fistful of shells : West Africa from the rise of the slave trade to the age of revolution (Penguin Books Ltd. Kindle-Version bas.). Londra. ss. 108, 247. ISBN978-0-241-00328-2.
^Edgerton, Robert B. (2010). The Fall of the Asante Empire: The Hundred-Year War For Africa's Gold Coast. Simon and Schuster. ISBN9781451603736.
^Fritz, Morgane; McQuilken, James; Collins, Nina; Weldegiorgis, Fitsum (Ocak 2018). "Global Trends in Artisanal and Small-Scale Mining (ASM): A review of key numbers and issues" (Rapor). Winnipeg Kanada: International Institute for Sustainable Development. 7 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Şubat 2021 – Intergovernmental Forum on Mining, Minerals, Metals and Sustainable Development vasıtasıyla.
^Abdul-Wahab; Marikar, Fouzul (24 Ekim 2011). "The environmental impact of gold mines: pollution by heavy metals". Central European Journal of Engineering. 2 (2). ss. 304-313. Bibcode:2012CEJE....2..304A. doi:10.2478/s13531-011-0052-3.
^Norgate, Terry; Haque, Nawshad (2012). "Using life cycle assessment to evaluate some environmental impacts of gold". Journal of Cleaner Production. Cilt 29–30. ss. 53-63. doi:10.1016/j.jclepro.2012.01.042.