2022 verilerine göre yaklaşık 86 milyon nüfusu bulunan İran, dünyanın en kalabalık 17. ülkesidir.[14] Etnik olarak nüfusunun yarısından fazlasını Farslar oluştururken, azınlık olarak Azeriler ve Kürtler ve onlardan çok az sayıda olarak Beluçlar, Türkmenler ve Araplar bulunmaktadır.[15]
İran (ایران) sözcüğü çağdaş Farsçaya, Zerdüştlük'ün kutsal kitabı Avesta'da yer alan bir Proto-İrani terim olan Aryānām'dan girmiştir.[19]Ariya ve Airiia kelimeleri, aynı zamanda Ahameniş İmparatorluğu yazıtlarında etnik bir atıf olarak yer almıştır. Orta Farsça'dan gelen Ērān terimi (Pehlevî dilinde'yr'n), Nakş-ı Rüstem'deki I. Erdeşîr'in taç giyme törenini gösteren kabartmanın yanındaki yazıtta bulunmuştur.[20] Bu kabartmaya eşlik eden Partça dilindeki yazıtta İran, Aryān olarak ifade edilirken; bu yazıtta, kralın sanı, Orta Farsçadaki Ērān kelimesini içermektedir. Sasani İmparatorluğu'nun kurucusu I. Erdeşir'in zamanında Ērān ifadesi, devletten çok insanları kastederek bu anlamını korudu. Bu yazıtta Ērān kelimesi, İran halklarına atfen kullanılmasına rağmen, Ērān ifadesinin imparatorluk coğrafyasını ifade etmek için kullanılması Sasani Hanedanlığı'nın ilk döneminde de görülmüştür.
I. Erdeşîr'in oğlu Şâpûr, bir yazıtında açıkça Ērān bölgelerinin içine İranlıların yerleşmediği Ermenistan ve Kafkasya'yı da dahil etmiştir.[21]Zerdüşt rahip Kartir de, kitabelerinde Ērān'ın egemenliği altındaki bölgeleri gösteren listede aynı bölgeleri saymıştır.[21]Ērān ve Aryān kelimelerinin ikisi de, "Aryanlar'ın (İranlı) ülkesi" anlamına gelen Proto-İran dilindekiAryānām teriminden gelmektedir. Airyanem Vaejah kelimesi ve kavramı, aslında İran'ın ülke isminde (edebi olarak Aryanlar'ın ülkesi anlamında), aynen Aryānā kelimesinin modern Farsça karşılığı olan Iran (Ērān) gibi korunmuştur.
Ülkenin adı MÖ 6. yüzyıldan 1935 yılına kadar Pers İmparatorluğu, Acemistan gibi isimlerle anılırken, o yıl Şah Rızâ Pehlevî, uluslararası topluluktan "İran" adını artık kullanmalarını istemiştir. Birkaç yıl sonra bu isim değişikliğinin ülkenin geçmişiyle arasındaki bağı kopardığını iddia eden bazıları protesto gösterileri yapmış, bunun üzerine 1959'da Muhammed Rızâ Pehlevî, her iki ifadenin resmî olarak birlikte ve birbirinin yerine kullanılabileceğini açıklamıştır.
1979'da yaşanan İran İslam Devrimi'nden sonra ülkenin resmî adı "İran İslâm Cumhuriyeti" olmuştur.
İran platosu boyunca bulunan onlarca tarih öncesi kalıntı,[9][10][11] MÖ dördüncü binyılda, Mezopotamya yakınlarında ortaya çıkan en erken uygarlıklardan yüzyıllar önce antik kültürlerin ve yerleşim yerlerinin varlığına işaret etmektedir.[22]
Avesta dili, MÖ 1000'lerde ortaya çıkan Zerdüştlük inancının kutsal kitabı Avesta'nın kutsal ilahi ve kurallarını bir araya getirmek için kullanılmış eski bir İranî dildir. Zerdüştlük, sonraki yıllarda Ahameniş İmparatorluğu ve sonraki İran imparatorluklarının devlet dini oldu.
İran, bir millet ve imparatorluk (MÖ 625[24]–MÖ 559) olarak Medler ile başlar. Medler ilk kez Asur kralı III. Salmaneser'in dönemindeki (MÖ 858-824) yazılarda "Mada" adı ile kaydedilmişlerdir.[25] Medlerin şu anki adı, Antik Yunan dilindeki Mêdos'tan (Μῆδος) gelmektedir.[26]Asurlular onlardan Medyan ülkesi, Kurmada, Mata veya Manda olarak bahsederken, Babilliler ise onları Ummān-manda olarak adlandırmışlardır. Genel olarak Medler, eski Yakın Doğu tarihinde önemli bir yere sahip oldukları kabul edilse de, tarihlerini yeniden inşa etmek için yazılı bir kaynak bırakmamışlardır; kendileriyle ilgili anlatılanlar sadece Asurlular, Babilliler, Ermeniler ve Yunanlılar gibi yabancı kaynaklardan bilinmektedir. Medler, Asurluların yıkılmasında önemli roller oynamış ve güçlü Lidya ve Babil krallıklarıyla rekabet etmiştir.
Büyük Kiros, Medler ve Perslerden tarihteki ilk Pers devleti olan Ahameniş İmparatorluğu'nu oluşturarak birleşik bir imparatorluk kurmuş ve daha ileride, insanlar ile kültürler arası bir birleşme olana dek, kendi zamanının en büyüğü olmak üzere hükmetmiştir.[24]Kiros, söylenceye göre bir gün Pers ordusuna çalıları temizletmiş, ertesi gün ziyafet vermiş ve kendisini destekleyip lüks içinde yaşamak varken neden Medlerin kölesi olarak kaldıklarını sormuştur. Bu hamlesiyle birlikte tüm Pers ordusunun desteğini kazanmıştır.[27]
Atina, MÖ 499'da Sardis'in yağmalanması ile sonuçlanan Milet'teki bir isyana destek vermiştir. Bu durum, MÖ 5. yüzyıl boyunca süren Yunan-Pers Savaşları olarak bilinen savaşları çıkartacak ve Yunanlara karşı bir Ahameniş harekâtına neden olacaktır. Yunan-Pers Savaşları sırasında Persler bazı büyük üstünlükler ele geçirmişler ve MÖ 480'de Atina'yı yıkıp yerle bir etmişlerdir. Ancak Yunanların bir dizi zaferinden sonra Persler çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaşlar, MÖ 449'da imzalanan Callias Barışı ile sona ermiştir.
Pers Ahamenişlerin en büyük çalışması, kurdukları imparatorluğun kendisiydi. Zerdüşt'ün öğretilerinden kaynaklanan kurallar ve ahlak; insan hakları, eşitlik ve köleliğin yasaklanmasına dayandırılan politikaları geliştiren ve uygulayan Ahamenişler tarafından sıkı bir şekilde takip edilmiştir. MÖ y. 6. yüzyıldan itibaren İran coğrafyasına hakim olan Zerdüştlük inancı, Ahamenişler zamanında, özellikle Babil'e sürgün edilmiş olan YahudilerinBüyük Kiros tarafından özgür bırakılması ve onların Kutsal Topraklar'a geri gönderilip tapınaklarını yeniden inşa etmelerine izin verilmesiyle daha çok tanıtıldı ve İbrahimî dinleri etkiledi. İlerleyen zamanlarda Kiros, bu olay nedeniyle Yahudiler tarafından övgüyle bahsedilmiştir.
Aristoteles, Platon ve Sokrates'in yaşadığı Atina'nın Altın Çağı sırasında Yunanların Pers İmparatorluğu ve Orta Doğu ile bazı temasları oluşmuştur. Çünkü Ahamenişler, Batı Asya'dan Anadolu'nun batısına ve Mısır'dan Mezopotamya'nın kuzeyine kadar olan geniş alanda uzun yıllar hükmetmişlerdir. Orta Doğu ve Balkanlar halklarına sağlanan barış, asayiş, güvenlik ve zenginlik, tarihte nadir görülen bir dönemi oluşturmuş; bu dönem, ticaretin bu oranda arttığı tek dönem olmuş ve bölge insanlarının yaşam standartları yükselmiştir.[29]
Antik Çağ'ın en önemli hükümdarlarından biri olarak ön plana çıkan Büyük İskender, babası II. Filip'in bir suikaste uğrayıp ölmesinin ardından 20 yaşında Makedonya tahtına geçince, gözünü o zamanki en büyük devlet olan Pers topraklarına dikti.[30]Balkanlar'da asayişi sağladıktan sonra Pers seferine çıkan İskender, Çanakkale Boğazı üzerinden Anadolu'ya geçti ve ilerledi. İskender, son Ahameniş hükümdarı III. Darius'u MÖ 333'te İssos'ta (günümüzde İskenderun) ve MÖ 331'de Irak civarındaki Gaugamela Muharebesi'nde yenerek Ahameniş İmparatorluğu'nu ortadan kaldırdı ve Pers topraklarını kendi imparatorluğuna kattı.[30] İskender'in MÖ 323'teki ani ölümünün ardından imparatorluğu paylaşıldı ve İran coğrafyasına Selevkos Hanedanlığı hakim oldu.
İskender'in Pers topraklarını işgalinden sonra arkasında bir varis bırakamadan ölmesi, uçsuz bucaksız imparatorluğunun devlet generalleri arasında paylaşılmasına neden oldu.[30] Bu generallerden biri olan Makedon asıllı I. Seleukos, Balkanlar'dan Hindistan'a kadar olan bölümü aldı. Selevkoslar, toprakları Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilinceye kadar (MÖ 63) Doğu Akdeniz'in hâkimi oldular.
Part İmparatorluğu; MÖ 3. yüzyılın başlarında Selevkos İmparatorluğu'nu yendikten sonra İran platosunu tekrar birleştiren ve yöneten, aynı zamanda MÖ 150-MS 224 arasında Mezopotamya'yı kontrol eden Arsasid Hanedanı tarafından idare edilmiştir.[31] Partlar, Antik İran'ın üçüncü yerli halkından olan bir hanedandır. Yaklaşık beş yüzyıl boyunca hüküm sürmüşlerdir.[32] MÖ 140 yılından itibaren bir imparatorluk hâline gelen Part İmparatorluğu, hızla genişlemiş ve başkent, günümüzde Türkmenistan sınırları içinde bulunan Nisa'dan, Dicle kıyısında yer alan ve günümüzde modern Bağdat'ın güneyinde bulunan Ktesifon'a taşınmıştır.
Tarihi önemli Med, Asur, Babil ve Elam topraklarının ele geçirilmesinden sonra Partlar, kendi imparatorluklarını düzenlemek zorunda kaldılar. Bu ülkelerin eski elit tabakasından olan herkes Yunan idi ve yeni egemenler, eğer hükümranlıklarını sürdürmek istiyorsa kendi geleneklerini bunlara uydurmak zorundaydılar. Sonuç olarak, şehirler eski antik haklarını korudu ve sivil yönetimler ancak belli oranda rahatsız edildiler.
Partlar, özellikle Orta Anadolu'da Roma'nın genişlemesini sınırlandırdığı için, Roma İmparatorluğu'nun baş düşmanlarıydı. Partlar zırhlı, ağır silahlı ve hafif silahlı, ancak hareketli olan atlıları kullanarak kendi topraklarını yaklaşık 300 yıla yakın bir süre savundular.[33] Roma'nın en sevilen generali Marcus Antonius, MÖ 36'da Partlara karşı, sonucunda 32.000 asker kaybedeceği büyük bir sefer düzenledi. Roma İmparatoru Augustus zamanında Roma ve Part İmparatorluğu, aralarındaki sorunları diplomasi aracılığıyla çözüyordu. Bu gelişmeler sırasında Partlar, kendi ordularında Marcus Antonius'tan ve MÖ 53'te Harran'da "büyük bir bozguna" uğrattıkları Marcus Licinius Crassus'den elde ettikleri deneyimlerle, o dönem çok takdir edilen Roma jejyon standartlarına, "altın kartallar"a göre bir düzenlemeye gittiler.[34]
İmparatorluk düzeninin gevşediği ve son kralın, imparatorluğun vasallarından biri olan I. Erdeşir tarafından yenilmesi üzerine Part İmparatorluğu MS 224'te sona erdi ve I. Erdeşir, bu tarihte Sasani İmparatorluğu'nu kurdu. Ardından ülkeyi ekonomik ve askeri alanda reformlarla geliştirmeye başladı. Sasaniler, Ahamenişler tarafından çizilen sınırlar içinde, onlara Erânshahr veya Iranshahr diye atıfta bulunarak, başkentleri Tizpon olmak üzere imparatorluklarını kurdular.[35]Roma İmparatorluğu, arka arkaya I. Erdeşir, I. Şapur ve II. Şapur ile girdikleri savaşları kaybettikleri için pek çok sorun yaşadılar.[36] Sasani hükümranlığı döneminde Roma İmparatorluğu'na karşı kazanılan zaferler, Roma'da büyük bir karamsarlık yarattı. Romalı tarihçi ve kamu görevlisi Cassius Dio, konuyla ilgili şunları yazmıştır:
“
Bu, bizim için büyük bir korku kaynağı idi. Doğudaki lejyonlarımız için Sasani Krallığı o kadar ürkütücüydü ki, çok azı onlarla savaşmak istiyor; geri kalanlar ise savaşma konusunda tamamen isteksiz davranıyordu.[37]
„
Partlar ve daha sonraki Sasaniler devrinde İpek Yolu üzerindeki ticaret Çin, Mısır, Mezopotamya, İran, Hindistan ve Roma medeniyetlerinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır ve modern dünyanın temellerinin atılmasına yardımcı olmuştur. Partlardan kalan bazı kalıntılar, bazı açılardan Klasik Yunan etkileri taşımakta ve çoğunlukta kendi oryantal anlayışlarını sergilemektedir.[38]
Partlar, Avrupa Romanesk mimarisini andıran ve muhtemelen bu mimariyi etkilemiş olduğu Tizpon'da örnekleri görülen Part stili mimari tasarımların yaratıcılarıydılar.[39][40] Sasaniler döneminde İran, Çin ile ilişkilerini geliştirdi; Sasani sanatı, müziği ve mimarisi büyük atılımlar gerçekleştirdi ve Nizip Okulu ve Gundeşapur Akademisi gibi dünya çapında tanınan bilim ve araştırma merkezleri oluşturuldu.
Bu dönemde batıda Hristiyanlığın, doğuda ise Budizm ve Maniheizm gibi dinlerin yayılması sonucunda Zerdüştlük inancı, İran birliğinin sağlamlaştırılması için ulusal bir devlet dini olarak örgütlendi. Ayrıca yine bu dönemde yazılı kültüre geçilmiştir. Kutsal metinlerin derlenmesinden oluşan enderzler, Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Avesta, dini ya da din dışı gelenekler ve İran'ın ulusal destanı sayılan Şehname, bu dönemde kaleme alınmıştır.
Sasaniler, 7. yüzyılın başında, II. Hüsrev döneminde Bizans İmparatorluğu ile çoğunluğu Orta Doğu'da gerçekleşen çarpışmalara giriştiler. Tam da bu sıralarda Muhammed'in İslam'a olan çağrısı başlamış ve ilk Müslümanlar, bir ordu teşkilatı bünyesinde Muhammed'in önderliğinde Arap Yarımadası'nda birtakım fetihlere girişmişti. Muhammed'in 632'deki ölümünün ardından başlayan MüslümanArap akınları, Sasani hükümdarlığındaki İran'a da sıçradı. Sasaniler, Bizanslılar ile yaptıkları savaşlar yüzünden tükenmişlerdi ve bu saldırılara karşılık veremeyecek bir vaziyetteydiler.[41]
İran, Ömer bin Hattab'ın halifeliği döneminde, 636'daki Kadisiye Muharebesi'nde yenildi ve Müslüman Araplar, Sâsânî egemenliğine 651 yılında son vererek İslâmiyet'i İran'da yaydılar.
İran'ın İslam Devleti tarafından ele geçirilmesinden sonra İran, Emevîler'in yönetimine girdi. Fakat İran tam anlamıyla İslamlaşmadı. İran'ın İslamlaşması, İran toplumunun kültürel, bilimsel ve siyasi yapısı içinde derin dönüşümlere neden oldu: Olgunlaşmış İran edebiyatı, felsefesi, bilimi ve sanatı, yeni oluşan İslam medeniyetinin ana öğeleri haline geldi. Kültürel, politik ve dinî olarak İran'ın İslam medeniyetine eklemlenmesi çok büyük önem taşımaktadır. Son tahlilde İran'ın katkısı, Abbasiler devrindeki İslam'ın Altın Çağı'nın oluşmasında çok etkili olmuştur.[43]
Abbasilerin merkezi Bağdat (günümüzde Irak) olsa da, hanedanın İran ve kültürü üzerindeki etkisi büyüktü. Ayrıca Abbasi halifeleri, sıklıkla vezirlerini İranlılardan seçerdi ve İranlı valilerin ciddi anlamda yerel otonomi yetkileri vardı.
822'de Horasan Valisi Tâhir, bağımsızlığını ilan etti ve yeni bir Pers hanedanlığı olarak Tahirîler Hanedanlığı'nı kurdu. Samanîler döneminde ise İran'ın bağımsızlığını kazanma çabaları daha da güçlendi.[44]
Abbâsîler sonrası dönemin kültürel canlanması, İran ulusal kimliğinin yeniden su yüzüne çıkmasına yol açmıştır. Bu kültürel akım, 9. ve 10. yüzyıllar sırasında zirve yapmıştır. Bu akımın en açık etkisi, Perslerin dili ve İran'ın resmî dili olan Farsçanın günümüze kadar sürekliliğinin sağlanmasıdır. İran'ın en güçlü epik şairi Firdevsi, Farsçanın günümüzde yaşamasının en önemli destekçisi olarak kabul edilmektedir.
Bir sessizlik döneminden sonra İran, ayrı, farklı ve değişik bir öğe olarak İslam'ın içinde belirdi. İslam fetihlerinden sonra İran felsefesi, eski İran felsefesi, Yunan felsefesi ve gelişen İslam felsefesi ile geliştirdiği değişik ilişkilerle farklılaşacaktır. İşrakilik ve Aşkınlık Felsefesi, o dönemin İran'ında iki ana felsefe geleneği olarak kabul edilmekteydi.
Tuğrul Bey tarafından kurulan, Alp Arslan tarafından yükselişine zemin hazırlayan, I. Melikşah döneminde de altın çağını yaşayan Büyük Selçuklular, Oğuz TürklerininKınık boyu tarafından kurulmasına karşın, İran topraklarına çoğunlukla hükmettiği için Türk-İran kültürünü bünyesinde barındırıyordu.
Bu dönemde İranlı yüzlerce araştırmacı ve bilim insanı; teknoloji, bilim ve tıbba, daha sonra Avrupa Rönesansının doğuşunu destekleyecek şekilde çok büyük katkı sağladı.[48]
1218'te Harezmşahlar Devleti'nin doğu bölgeleri olan Maveraünnehir ve Horasan, Moğol hükümdarı Cengiz Han'ın istilasına uğradı. Bu dönemde yarım milyondan fazla İran nüfusu öldürüldü,[49]Nişabur gibi kentlerin caddeleri "kan nehirlerine döndü", şehirlerin etrafına kedi ve köpek kulübelerinin itina ile yerleştirildiği insan kafalarından oluşan piramitler yapıldı.[50] 1220 ve 1260 yılları arasında İran'ın nüfusu, bu kitlesel katliamlar ve açlık sonucu 2.500.000'dan 250.000'e düştü.[51]
Cengiz Han'ın torunlarından biri olan Hülagû Han, Fransa Kralı IX.Louis'e yazdığı bir mektupta İran'a ve Halife'ye karşı yaptığı akınlarda tek başına 200.000 kişinin öldürülmesinin sorumluluğunu üstleniyordu.[52]
Başkentini Semerkant'ta kuran Timur onu takip etti.[53] Bu yıkım dalgaları etkileri, Nişabur gibi birçok şehrin bu saldırılar öncesi nüfuslarına yeniden kavuşmasını sekiz yüzyıl kadar -20. yüzyıla kadar- engelledi.[54] Ancak hem Hülagû Han hem Timur ve onların takipçileri, kendi tarzlarını ve geleneklerini fethettikleri yerinkilere göre değiştirip tamamen Pers kültürüne uygun yaşadılar.[55]
İran'da ilk Şiî İslâm devleti, Şah İsmail tarafından Safevî Hanedanı (1501 ile 1736 arası) yönetiminde kuruldu. İlerleyen zaman içinde büyük bir politik güç haline geldi ve çift taraflı devlet antlaşmaları yapmaya başladı.
Safevîlerin en güçlü oldukları zaman, I. Abbas'ın hükmettiği dönemdir (1588-1629).[56]Safevîler, ilerleyen yıllarda Osmanlı İmparatorluğu, Şeybanî Hanlığı ve Portekiz İmparatorluğu ile savaştı. Safevîler başkentlerini Tebriz'den alarak önce Kazvin'e, sonra da dönemlerinde sanata verdikleri destek ile İran estetik düzeyi yüksek üretim dönemlerinden birini yaşadığı İsfahan'a taşıdılar. Dönemlerinde ülke yönetiminde merkezileşme arttı; ordunun modernleştirilmesinde ilk adımlar atıldı ve mimaride İsfahânî tarzı gelişti.
1722'de Afgan isyancılar, I. Hüseyin'i yendi ve Safevî Hanedanı'na son verdi.
1736'da Nadir Şah, başarılı bir şekilde Afgan isyancıları İsfahan'dan çıkardı ve Afşar Hanedanı'nı kurdu. 1738'de aralarında Taht-ı Tavus, Işık Dağı elması ve Işık Denizi elmasının da bulunduğu kraliyet hazinelerini güvence altına alacak bir sefer yaptı. Ne var ki hükümdarlığı çok uzun sürmedi, 1747'de bir suikast sonucu öldü. Ölürken, yanında bulunan karısı Kenya kökenli El Fatima'ya İran tahtını bıraktı. El Fatima'nın siyahi olması nedeniyle İran halkı bu kadın şahı kabul etmedi ve yarı siyahi olan Nadir Şah'ın küçük kızı El Hebübe'ye tahtı bırakmak zorunda kaldı. El Hebübe, bu sırada 21 yaşlarında güzel bir kızdı. Afgan şahı Şeyhsüvari El Hamd ile evliydi; dolayısıyla İran tahtı, iki Türk kadından sonra Afgan Hanedanı'na geçerek siyasi varlığını sürdürmeye devam etmiştir.
Meşhed kökenli Afşar Hanedanlığı, 1750'de başkentini Şiraz'da kuran Lek[57] asıllı Kerim Han Zend tarafından kurulan Zend Hanedanı tarafından takip edildi. Onun yönetimi, görece bir barış ve refah sağladı.
İngiliz ajanı Sir Ardeşir J. Reporter aracılığıyla İngilizlere tanıtılan Rıza Pehlevî, 1921 darbesiyle İngilizler için çalışmaya başladı ve 1923 yılında başbakan ve sonunda 1925 yılında İran şahı oldu. İngilizlerin himayesi altında İran'daki birçok sosyalist, milliyetçi ve etnik hareketi bastırmayı başardı. 1925 yılında Kaçar hanedanlığını devre dışı bırakarak kendi Pehlevî hanedanlığını kurdu. Kısa sürede Azerbaycan, Arabistan (Huzistan) ve Luristan gibi büyük bölgelerin yarı özerk konumunu ortadan kaldırarak tüm yetkileri Tahran'da merkezileştirdi. Aynı zamanda Farsça olmayan dillerin kullanımını da yasakladı ve bu yasakları kendi aşırı milliyetçi ideolojisi doğrultusunda tüm ülkede uygulamaya başladı. Yönetimi merkezileştirmek doğrultusunda Farsçayı tek yasal dil olarak tanıdı ve diğer milliyetlere ait dillere yasak koydu. Kürtçe, Lurice ve yabancı olan yani Hint-Avrupa dilleri olmayan Türkçe ve Arapça gibi dilleri de Farsçanın bozuk lehçeleri olarak baskı altında tuttu. Fars olmayan topluluklar böylelikle kendi yerli kültürlerini, dillerini, tarihlerini ve günlük yaşam biçimlerini söküp atmaya mecbur edildiler.[58]
Rıza Şah zamanında, devlet bütçesinden, Farsçılık propagandası yapan edebiyatçılara, tarihçilere, eğitimcilere ve sanatçılara büyük bir bütçe tahsis edildi.[59] Bunun en önemli örneği 1925 yılında Ahmed Kesrevi tarafından yayınlanan “Azerîce ya da Eski Azerbaycan'ın Dili” kitabıdır. Kitapta Azerîcenin, Türkçe ile ilgili olmadığı ve aslında Farsçanın bir lehçesi olduğu savunulmuştur. Bir diğer örnek ise TUDEH Partisi'nin kurucularından sayılan Arânî'dir. Arânî, kendi döneminin birçok entelektüeli gibi, Farslaştırma siyasetinden himaye ediliyordu. Azerbaycan ile ilgili bir makalesinde, Azerbaycan'ı “İran'ın beşiği” saymış ve Azerbaycanlıların Farsçayı vahşi Moğolların saldırısı sonucu unuttuğunu iddia etmiştir. Arânî'ye göre bu olay çok tehlikelidir, çünkü Azerileri yanlışlıkla Türk olduklarına ve İran'dan ayrılmaları gerektiğine ikna etmektedir. Ona göre bu sorunu çözmek için devlet, Türkçeyi ortadan kaldırmak ve Farsçayı yaygınlaştırmak için her türlü girişimi yapmak zorundadır.[60]
Rıza Şah sanayileşmeyi, demiryolu taşımacılığını ve yapımını başlatıp İran'da yükseköğretimin temelini attı. Rıza Şah, Rusya ve Birleşik Krallık arasında bir denge politikası yürüttü ancak II. Dünya Savaşı başlayınca Almanya ile yakınlaşması Britanya ve Rusya'yı alarma geçirdi. 1941'de II. Dünya Savaşı boyunca İran demiryolundan yararlanmak amacıyla İran'ı Birleşik Krallık ve SSCB işgal etti.
İşgalin ardından müttefik güçleri, Şah Rıza'nın ülkedeki Alman görevlilerin sınır dışı edilmesi yönündeki isteklerini kabul etmemesi üzerine Şah, oğlu Muhammed Rıza Pehlevî lehine tahtından feragat etmeye zorlandı. Şah Rıza'nın ülkeden uzaklaştırılmasının ardından esas olarak işgal güçlerinin denetiminde olmak kaydıyla Muhammed Rıza Pehlevî iktidarı başlamış oldu.
Muhammed Rıza Pehlevî
Şah Rıza dönemine göre nispeten demokratik bazı açılımlar sağlandı; siyasi tutuklular özgür bırakıldı, basına yönelik sansür (karartma) kaldırıldı, siyasal ve toplumsal örgütlenmelere izin verildi. Artık sesini duyurma olanağı bulan çeşitli toplumsal ve siyasal muhalefet hareketleri bu özgürlük ortamından yararlanarak reform taleplerini yükseltmeye başladılar. Daha sonraki yıllarda ülkenin siyasal ve toplumsal yaşamını büyük ölçüde etkileyecek olan Marksist kökenli Tudeh (Kitle) Partisi de bu ortamda, 1941 yılında kuruldu ve işçi yasası, toprak reformu, kadın hakları gibi geniş toplumsal tabanı kucaklayan talepleriyle önemli destek buldu.
Birleşik Krallık, SSCB ve ABD'nin çıkar mücadelesine sahne olan İran'ın, 1942'de imzalanan anlaşmanın ve 1943'te yapılan Tahran Konferansı'nın ardından, bu üç devlet tarafından yeniden inşa edilmesine karar verildi; fakat SSCB. bu anlaşmaya uymayarak denetimi altındaki bölgede sosyalist nitelikli, 1945'te Azerî Azerbaycan Millî Hükümeti, 1946'da Kürt Mahabad Cumhuriyeti olmak üzere iki özerk devlet kurdurdu. İşgal bölgesini yine aynı yıl, İran'ın kuzey petrol yataklarını işletme konusunda imtiyazlı bir anlaşma imzaladıktan bir ay sonra boşalttı. SSCB işgalinin sona ermesinden hemen sonra İran, bu iki özerk cumhuriyetin varlığına güç kullanarak son verdi. SSCB'ye verilen imtiyaz da ülke içindeki milliyetçilerin ve Birleşik Krallık'ın baskısıyla 1947 yılında geçersiz kılındı.
Operasyon Ajax
Fakat tüm bu gelişmeler ülke içindeki milliyetçi muhalefeti güçlendirmişti. Giderek etkinliğini artıran Ulusal Cephe, 1951'de halkın büyük çoğunluğunun da talebi olan petrolün ulusallaştırılması kararının Mecliste kabul edilmesini sağladı. Bu karara karşı çıkan Başbakan Razmara'nın öldürülmesinin ardından çıkan ayaklanmadan sonra Şah, Ulusal Cephe'nin lideri Muhammed Musaddık'ı başbakanlığa getirmek zorunda kaldı. Batıda eğitim görmüş, bağımsızlıktan ve ulusal egemenlikten yana olan bir milliyetçiliği savunan Musaddık'ın ilk işi; petrolün ulusallaştırılması yönündeki kararı onaylamak oldu. Bu karar ve Musaddık'ın bağımsızlıkçı politikası Birleşik Krallık ve ABD'nin tepkisini çekmekteydi. Fakat bir süre sonra, başta Musaddık'a destek veren ulema, Muhammed Musaddık'ın Sovyetler'le yakınlaşmasından kaygılanarak hükûmete verdikleri desteği geri çektiler ve Ulusal Cephe dağıldı. TUDEH Partisi ise Musaddık'ı desteklemeye devam etmekteydi. Bu durumdan rahatsız olan ordu içindeki bir grup CIA'in de desteğiyle bir darbe düzenlediler. 1953 yılında Şah, Musaddık'ı görevden almaya çalıştı fakat çıkan isyanın ardından ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Buna karşılık İngilizler A.B.D.'yi Musaddık'ı devirmek için hazırlanan bir plana dahil olmaya davet etti ve 1953'te Başkan Dwight D. EisenhowerAjax Operasyonu'nun yapılmasını onayladı. Operasyon yapıldı ve Musaddık 19 Ağustos 1953'te tutuklandı.
Şah ise kaçmış olduğu Roma'dan dönerek tekrar görevini devraldı. Bu gelişmelerin ardından İran petrollerinin işletilmesi için, %50 hakkı İran'da olmak üzere çok uluslu bir konsorsiyum oluşturuldu.
Operasyon Ajax'tan sonra Muhammed Rıza Pehlevî'nin yönetimi giderek otokratikleşti. ABD'nin desteği ile Şah İran'ın altyapısını modernleştirirken kendisine muhalif bütün siyasî oluşumları istihbarat örgütü SAVAK aracılığıyla ezdi.
1953'te yaşanan olaylar İran'ın siyasal ve toplumsal yaşamı için bir dönüm noktası sayılabilir. Musaddık'ın devrilmesiyle sonuçlanan süreçte bölünen yalnızca uygar milliyetçi güçler olmadı. Tudeh'de de kırılmalar yaşandı. Partiden kopan gençlik örgütünden silahlı mücadeleye başlayan Halkın Fedaileri ve Halkın Mücahitleri örgütleri doğdu. Bu örgütlerin de içinde yer aldığı İran sol hareketi, 1960'lı yıllarda kitlesel etkinlik gösterse de, sol hareketin giderek kitle hareketinden silahlı mücadeleye kaymasıyla toplumsal tabandaki etkisini yitirmiş oldu. Musaddık'ın iktidara gelmesinde de önemli rol oynayan işçi hareketi ise etkinliğini kaybetse de etkisini İslâm Devrimi'ne kadar sürdürdü. Hatta devrimi başlatan, rafineri ve petrol işçilerinin grevi olacaktı.
Ak Devrim
Musaddık iktidarının sonundan İslâm Devrimi'ne uzanan süreçte büyük önem taşıyan gelişmelerden biri Şah'ın 1962 yılında gündeme getirdiği “Ak Devrim” adını verdiği reform paketidir. Ülkede siyasi istikrarı sağlayan Şah Muhammed Rıza petrol gelirinin de yardımıyla sosyo-ekonomik yapıyı sarsıcı biçimde değiştirmekteydi. Bir yandan istihdam artıp, ücretler yükselirken sanayi toplumuna hızlı geçişin sancıları çok güçlü bir şekilde kendini hissettiriyordu. Köylerinden ayrılan milyonlarca topraksız köylü şehirlerin etrafındaki gecekondu bölgelerinde toplanmaktaydı. Bir yandan yeni üretim biçimlerine bağlı olarak ortaya çıkan bir sanayi burjuvazisi giderek zenginleşirken yoksul, işsiz ve umutsuz, ekonomik olduğu kadar siyasal olarak da dışlanmış milyonlar da büyük kentlerin dışında öfkeli bir muhalefetin koşullarını oluşturuyordu. 1953'ün şaşkınlığıyla bölünüp gücünü yitiren sol, bu kitlelerle ilişki kuramazken; ulemanın etkinliği giderek artmaktaydı.
Şah'ın modern kapitalizm yolunda ilerlemek için yürürlüğe koymaya çalıştığı reform ise çarşı ya da bazargan adı verilen ve geleneksel olarak İran'ın siyasal, toplumsal yaşamında büyük önem taşıyan küçük ve orta sınıf esnafın, toprak sahiplerinin ve ulemanın tepkisini çekti. Toprak reformu, seçim reformu ve kadınlara oy hakkının tanınması, devlet işletmelerinin hisselerinin belirli oranda satılması gibi düzenlemeleri içeren Ak Devrim böylelikle tarıma dayalı ekonomiyi devre dışı bırakıp, toprak sahiplerini sanayi yatırımlarına yönelterek sağlam bir kapitalist ekonomik yapı kurmayı hedefliyordu. Ayrıca Şah'ın ulus inşa süreci için bir engel olarak gördüğü çarşı da bu şekilde tasfiye edilebilecekti. Yine bu hedef doğrultusunda eğitim, sağlık gibi alanlarda çeşitli düzenlemeler öngörülmekteydi. Bunun dış politikadaki yansımaları da İran'ın giderek bölgede ABD'nin jandarması rolüne soyunması şeklinde gerçekleşti. 1970'lerde petrol fiyatlarının aşırı artmasıyla bir yandan içerideki modernleşme hamlesini ve bir sanayi atılımını finanse eden İran, bir yandan da satın aldığı gelişmiş silahlarla askerî güç haline gelerek Basra Körfezi'ndeki askeri varlığını fiilen pekiştiriyordu.
Söz konusu reformların tehdit ettiği sınıflar ve kadınların oy hakkı başta olmak üzere bazı yeniliklere karşı çıkan ulemanın kurduğu ittifak, mutsuz yoksul kitlelerin öfkesiyle birleşerek Devrim'e ulaşan süreçte geri dönülmesi zor bir dönemecin aşılmasına neden oldu. Seçim reformuna ulemanın tepki göstermesiyle başlayan olaylar sonucunda pek çok kişi öldü. Bu olaylar sırasında, 1979 Devrimi'nin manevî önderi haline gelecek din adamı Ayetullah Humeynî de siyasal bir önder olarak sivrilmekteydi. Humeynî olaylardan sorumlu tutularak tutuklandı, 18 ay hapiste tutuldu. 1964'te bırakılmasından sonra Humeynî, ABD hükûmetini açıkça eleştirdi. Şah, General Hasan Pakravan'ın yönlendirmesiyle Humeynî'yi sürgüne yolladı. Humeynî önce Türkiye'ye, sonra Irak'a, en sonunda ise Fransa'ya gitti. Sürgünde Şah'ı eleştirmeye devam etti.
İslâm Devrimi ve sonrası
İran Devrimi, aynı zamanda İslâm Devrimi[61][62][63] olarak da bilinir, Ocak 1978'de Şah karşıtı ilk büyük halk gösterileri ile başladı.[64] Grevler ve gösteriler ülkeyi ve ekonomiyi felç ettikten sonra Şah 16 Ocak 1979'da ülkeyi terk etti ve 1 Şubat 1979'da büyük bir halk kitlesinin karşılamasıyla Ayetullah Humeynî İran'a geri döndü.[65]Pehlevî Hanedanı 11 Şubat'ta İran ordusu, gerillalar ve militanlar sokak savaşlarında Şah'a bağlı silahlı gruplara karşı üstünlük sağlayınca kendini “tarafsız” ilan etmesiyle tamamen çöktü. 1 Nisan 1979'da İran resmen İslâmî Cumhuriyet oldu.[66][67] Aralık 1979'da ülke teokratik bir anayasayı ve Humeynî'nin ülkenin dinî lideri olmasını onayladı.
Genel af çıkarıldı, belirli bir süre, düzenleme için müzik ve gazete yasağı konuldu. Beni Sadr cumhurbaşkanı oldu.
Devrimin hızı ve gerçekleşmesi Dünya'da birçok kişide şaşkınlık yarattı,[68] çünkü ciddi olarak ne askerî bir karşı koyuş, ne mali bir kriz ne de bir karşı ayaklanma yaşandı.[69] Hem milliyetçi hem de Marksist muhalif gruplar İslâmî gelenekçilerle birlikte Şah'a karşı mücadele etmelerine rağmen onbinlercesi Ayetullah Humeynî yönetiminde İslâm Cumhuriyeti ile sonuçlanan devrim sonrasında İslâmî rejim tarafından idam edildi. (Bakınız… 1988 İran siyasi suçlu idamları ve Tudeh)[70]
2000 yılında Ayetullah Montazeri, yani Humeynî'nin sağ kolu, yayınladığı Hatıralar adlı kitabında, “1988 yılında 30.000 siyasî tutuklunun Humeynî'nin emriyle idam edildiğini”[71] yazıyordu.
İran Devrimi Sonrası Dış Politika Yaklaşımları
İran, iki kutuplu düzenin dışında bir dış politika söylemi besliyor bunu devrimci bir bakış açısına sığdırmaya çalışıyordu ve özellikle İmam Humeyni döneminde bunu uygulamaya istekli oldu. Sonraki dönemlerde her ne kadar bu söylemde kalmak istediyse de dış politikası günümüze kadar değişimlere uğrayıp farklı bir yöne doğru evrildi. Devrim öncesi Şah dönemi egemen olan batı yanlılığı ve laik düzen, devrim sonrası egemen olan düşünce rejim güvenliği ve rejim güvenliğinin korunması bununla birlikte bir de ülke güvenliği olmuştur.[72]
İran-Irak Savaşı
İran'ın A.B.D. ile ilişkileri devrim sırasında hızla kötüleşti. 4 Kasım 1979'da bir grup İranlı öğrenci, A. B. D. büyükelçiliğinin “casus yuvası” olduğunu iddia ederek elçilik personelini rehin aldı.[74] Elçilik personelini 1953'te Muhammed Musaddık'a düzenlenen komplo gibi devrim hükûmetine karşı halkı ayaklandırmaya çalışmakla suçladılar. Öğrenci liderleri Humeynî'den izin almadan elçiliği basmalarına rağmen Humeynî olayın başarıya ulaşması üzerine onları destekledi.[75] İlk birkaç ay içinde kadın ve Afro Amerikalı rehineler salıverilse de,[75] kalan elli iki rehine 444 gün bırakılmadı.
Öğrenciler rehineler karşılığı Şah'ın verilmesini istedi ancak 1980 yazında Şah'ın ölümü üzerine rehinelerin casusluk suçundan yargılanması talebi gündeme geldi. Jimmy Carter yönetimin müzakere çabaları veya Kartal Pençesi Operasyonu kurtarma harekâtı başarıya ulaşamadı. Ancak 19 Ocak 1981 tarihinde Cezayir Bildirisi'ne istinaden rehinler bırakıldı.
Irak lideri Saddam Hüseyin kendisinin İran Devrimi'nin başlangıç aşamasında algıladığı dağınıklıktan ve İran'daki yönetimin Batılı hükûmetler nezdinde itibar görmeyişinden üstünlük sağlamaya karar verdi. Devrim sırasında İran'ın güçlü ordusu dağıtılmıştı. Saddam, Şah zamanından beri Irak'ın üzerinde hak iddia ettiği bölgeleri ele geçirerek Irak'ın Basra Körfezine açılımını genişletme arzusu taşıyordu. Irak için en çok önem taşıyan Huzistan yalnızca Arap nüfusu açısından değil zengin petrol yatakları açısından da değerliydi. Aynı zamanda Ebû Musa ve Büyük ve Küçük Tunb adaları da hedef haline gelmişti. Bu düşünceler içinde Hüseyin İran'a ani bir saldırı yapmayı ve başkent Tahran'a üç gün içinde ulaşmayı öngören bir plan yapmıştı. 22 Eylül 1980'de Irak ordusu savaşı başlatacak şekilde Huzistan'a girdi. Saldırı devrimci İran tarafından tamamen şaşkınlıkla karşılandı.
Saddam Hüseyin'in kuvvetleri 1982'ye kadar çeşitli ilerlemelerde bulunsa da İran kuvvetleri Irak kuvvetlerini tekrar Irak'a geri çekilmek zorunda bıraktı. Humeynî Irak'ın batı kısmında çoğunlukta olan Şiî Arapların yer aldığı kesimde İslâmî devrimine taraftar bulmaya çalıştı. Savaş 1982'den sonra altı yıl daha devam etti. Humeynî'nin kendi ifadesi ile “bir tas dolusu zehri” içerek BM'in barış antlaşmasını kabul etmesiyle de savaş sona erdi. On binlerce İranlı sivil ve asker Irak kimyasal silah kullandığı için öldü. Irak'a silah satan ülkeler; Mısır, Basra Körfezi'nin Arap ülkeleri, Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkeleri, (1983'ten itibaren) ABD, Fransa, Birleşik Krallık, Almanya, Brezilya ve (aynı zamanda İran'a silah satan) Çin. İran sekiz yıl içinde kimyasal silahlardan dolayı 100.000'den fazla kurban verdi.[76] İran'ın toplam yaralısının 500.000 ile 1.000.000 arasında olduğu tahmin ediliyor. Tüm uluslararası ajanslar savaş sırasında Saddam'ın İran'ın insan dalgası hücumları karşısında kimyasal silah kullandığını doğrularken İran'ın hiç kimyasal silah kullanmadığını teyit etmişlerdir.[77][78][79]
İran'da Hazar Denizi ile Huzistan kıyıları arasında İran platosu bulunmaktadır. Dünya'daki en dağlık ülkelerden biridir. İran'ın coğrafyası, çeşitli havza ve platoları birbirinden ayıran halı gibi serilmiş sıradağlar ile biçimlendirilmiştir. Kafkas, Zagros ve Elburz sıradağları ile nüfusun yoğun olarak bulunduğu Batı bölgesi, en dağlık kesimdir; en son belirtilen sıradağlar içinde yer alan Demavend Dağı, 5.604 m yüksekliğiyle yalnız İran'ın değil, Hindukuş Dağları'nın batısındaki Avrasya topraklarının en yüksek dağıdır.[84] Yükseklikleri yer yer 5.000 metreye yaklaşan bu dağlar, iç bölgelerde çok sert bir kara ikliminin yaşanmasına neden olur. Hatta bu bölgelerde geniş çöl alanları bulunur.
Ülkenin doğusunun büyük kısmında, kuzey orta bölgesinde ülkenin en büyük çölü olan Kebir Çölü (Deşt-i Kebir) ve güneyinde ise Lut Çölü (Deşt-i Lut) gibi çöl havzaları olmak üzere bazı tuz gölleri bulunmaktadır. Bunun nedeni, dağ sıralarının bu bölgelere yağmur bulutlarının ulaşmasını engelleyecek kadar yüksek olmasıdır. Büyük ovalar yalnızca Hazar Denizi kıyısında ve Basra Körfezi'nin kuzey ucunda İran'ın Şatt-ül-Arap (Arvand Rūd) nehri deltasındaki sınırları boyunca bulunmaktadır. Küçük, düzensiz ovalar ise Basra Körfezi'nin Hürmüz Boğazı ve Umman Körfezine bakan kıyılarındadır.
İklim ve bitki örtüsü
İran'ın iklimi çoğunlukla kurak veya yarı kurak ve Hazar Denizi kıyısında subtropikaldir. Ülkenin kuzey sınır bölgesinde kış aylarında sıcaklıklar neredeyse donma noktasının altına düşer ve iklim yıl boyu nemli kalır. Yaz sıcaklıkları nadiren 29 °C'yi aşar (85 °F).[85][86]
İran'ın iklim şartları, kuzeybatısında Irak ve Türkiye sınır bölgelerinde yer alan topoğrafik ve dağlık yapısı nedeniyle, ülkede bitki örtüsü olarak bozkır ve orman bulunur. Ülkenin kuzeybatısındaki dağlık bölgede kavak, Söğüt ve Meşe ağaçları bulunur.
Kebir Çölü ve içindeki tuz göllerinin uydu görüntüsü
Dena Zirvesi, Zagros sıradağlarının en yüksek noktasıdır.
Yönetim
Hükümet ve siyaset
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz.
İslâm Cumhuriyetinin politik sistemi 1979 İran Anayasası'na dayanmaktadır.[87] Sistem girift bir şekilde birbirine bağlı çeşitli yönetim yapılarını kapsamaktadır.
Uluslararası raporlara göre İran'ın insan hakları sicili oldukça zayıftır. İran'ın siyasal rejimi antidemokratiktir.[88][89] Hükûmete veya Dini lidere yönelik eleştirmenler sıklıkla tutuklanır ve siyasal aktivitenin diğer türlerinde olduğu gibi, adayların seçimlere katılması da ciddi şekilde kısıtlanmaktadır.[90][91] İran'da kadın hakları ciddi biçimde yetersiz olarak tanımlanmıştır[92] ve çocuk hakları ciddi şekilde ihlal edilmektedir, İran'da dünyadaki diğer tüm ülkelere göre daha fazla çocuk suçlu idam edilmektedir.[93][94] Aynı cinsiyetten olan kişilerin cinsel aktiviteleri yasa dışıdır ve ölüme varan cezalarla cezalandırılabilir.[95][96] 2000'li yıllardan bu yana, İran'ın tartışmalı nükleer programı, ülkeye karşı uluslararası yaptırımların temelini oluşturan endişeleri gündeme getirmiştir. 14 Temmuz 2015 tarihinde başlatılan, İran ile BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi ve Almanya arasında varılan bir anlaşma olan Ortak Kapsamlı Eylem Planı, İran'ın zenginleştirilmiş uranyum üretimini kısıtlaması karşılığında nükleer yaptırımları gevşetmeyi amaçlamaktadır.
İran Dinî Lideri İran İslâm Cumhuriyeti'nin genel politikalarının tanımlanmasından ve denetiminden sorumludur.[97] Dini Lider din adamlarından oluşan Uzmanlar Meclisi tarafından kaydı hayat şartıyla seçilir. Dini lider, silahlı kuvvetlerin Başkomutanıdır, askerî istihbaratı ve güvenlik operasyonlarını kontrol eder ve savaş açmada veya barış kabul etmede tek yetkilidir.[97] Yargının, devlet radyo ve televizyonunun, polis kuvvetlerinin, silahlı kuvvetlerin baş yöneticileri ve 12 üyeli Anayasa Koruma Konseyi'nin altı üyesi Dinî Lider şehmuz tarafından atanır.[97]
Uzmanlar Meclisi liyakat ve sahip olunan itibara bağlı olarak İran dinî liderini seçer ve görevinden alır.[98] Danışmanlar Konseyi dinî lidere yasal görevleri konusunda danışmanlık yapmakla sorumludur. Danışmanlar Konseyi, yılda bir kez toplanır, sekiz yıllığına genel oy ile seçilen 86 “yetenekli ve eğitimli” hukukçudan oluşur. Devlet Başkanlığı ve meclis seçimlerinde olduğu gibi Anayasa Koruma Konseyi adayların yeterliliğini belirler.[99] Konsey dinî lideri seçer ve dinî lideri her zaman görevden alma konusunda anayasadan kaynaklanan yetkisi vardır.[99] Bütün toplantıları ve belgeleri çok gizlidir ve Konsey'in dinî liderin kararlarının herhangi bir tanesiyle çelişen bir kararı bilinmemektedir.[99]
Anayasa İran Devlet Başkanı'nı dinî liderden sonraki en yüksek devlet otoritesi olarak tanımlar.[97][101] Devlet Başkanı dört yıllığına genel oy ile seçilir ve yeniden yalnızca bir kez daha seçilebilir.[101] Örneğin İran Devlet Başkanı Mahmut Ahmedinejad 2005 İran Devlet Başkanlığı Seçimleri'nde seçilmiştir ve ardından 2009'da yapılan seçimlerde tekrar cumhurbaşkanı olmuştur.[102]
Başkan adayları, İslâm devriminin ülkülerine bağlılıklarından emin olmak üzere mutlaka Anayasa Koruma Konseyi'nden onay almalıdır.[103] Anayasanın 115. maddesine göre Cumhurbaşkanı Şii mezhebinden olmalıdır.[8] Devlet Başkanı anayasanın uygulanmasından ve her konuda son sözü söyleme yetkisine sahip olan dinî lidere bağlı olan konular dışında yönetim yapılarının çalışmasından sorumludur.[97] Devlet Başkanı Bakanlar Kurulunu atar ve onlardan danışmanlık alır, hükûmet kararlarını yönlendirir ve yasamanın önüne konacak hükûmet politikalarını seçer.[104] Devlet Başkanı'na bağlı olarak sekiz kişilik yardımcılar kurulu ve yirmi iki kişiden oluşan ve meclis tarafından onaylanması gereken bir Bakanlar Kurulu vardır.[105] Birçok devlette olan uygulamanın tersine İran'da hükûmet orduyu kontrol etmez. Devlet Başkanı İçişleri ve Savunma Bakanı'nı atasa da, mecliste bu iki bakanlık için güvenoyu almadan önce dinî liderin açık onayını alması bir gelenektir.
2008 yılı itibarıyla İran Meclisi tek meclisli bir yapıdır.[106]İran devrimi öncesinde yasama iki meclisli idi ancak İran Senatosu yeni Anayasa'da kaldırıldı. İran Meclisi dört yıllığına seçilen 290 üyeden oluşmaktadır.[106] Meclis yasama faaliyetini yürütür, uluslararası antlaşmaları değerlendirir ve ulusal bütçeyi onaylar.[107] Tüm meclis üyeleri ve Meclisteki tüm yasama çalışmaları Anayasa Koruma Konseyi tarafından onaylanmalıdır.[107][108]
Anayasa Koruma Konseyi altı tanesi Dinî Lider tarafından atanan on iki üyeden oluşmaktadır. Diğerleri İran Yargı'sı tarafından aday gösterilen hukukçular arasından İran Meclisi tarafından seçilmektedir.[109][110] Konsey anayasayı yorumlar ve Meclis kararlarını iptal edebilir. Eğer bir yasa anayasa veya Şeriat ile uyumlu değilse Meclise düzeltilmesi için tekrar geri gönderilmektedir.[101] Çelişkili gibi görünse de Konsey İran Anayasası'na dayanarak parlamento üyelerini veto etmiştir.
Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Meclis ve Anayasa Koruma Konseyi arasındaki anlaşmazlıklarda çözüm bulma yetkisine sahiptir ve Dinî Lider'i ülkedeki en güçlü yönetim yapısı yapacak biçimde ona danışmanlık görevi sunar.[111]
Hukuk
Yargı sistemi
Dinî lider, sırayla Üst Mahkeme ve Başsavcı'yı atayan Yargı Sistemi Başkanı atar.[99]
Sulh ve ceza konuları ile ilgilenen mahkemeleri de içine alan çeşitli tipte mahkemeler ve ulusal güvenlik gibi önemli güvenlik konularına bakan “devrim mahkemeleri” de vardır. Devrim mahkemelerinin kararları kesindir ve temyiz edilemez.[99] Özel Din Adamları Yargılama Mahkemesi, dinle ilgili konulara baktığı gibi, din adamları tarafından işlendiği öne sürülen suçlara bakar. Normal yargı işleyişinin dışında çalışır ve yalnızca Dinî Lider'e karşı sorumludur. Mahkemelerinin kararları kesindir ve temyiz edilemez.[99]
İran, idari olarak ostanlara (Farsça: استان — ostān; çoğul: — استانﻫﺎ — ostānhā), ostanlarda şehristanlara (Farsça: شهرستان), şehiristanlarda bahşlara (Farsça: بخش) ayrılmaktadır. Ostanların merkezi genellikle (Farsça: مرکز — markaz) ostandaki en büyük şehir olmaktadır. Ostan yönetiminin başında Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmasına istinaden İçişleri Bakanı tarafından atanmış olan bir vali-komutan (Farsça: استاندار — ostāndār) bulunur.[112] İran idari olarak 31 ostana ayrılmıştır:
İran şehir ve köy meclislerine aday olanlar halkoyu ile dört yıllığına seçilirler. İran Anayasası'nın 7. maddesine göre Meclis ile beraber bu yerel meclisler “devletin karar alma ve yürütme organı”dır. Bu madde 1999'da ilk yerel seçimler yapılana kadar uygulanmadı. Meclislerin başkanların seçimi, belediye çalışmalarına danışmanlık yapılması, kendi bölgelerinin toplumsal, kültürel, eğitim, sağlık, ekonomik ve refah gereksinimlerini karşılayacak çalışmaların gerçekleştirilmesi ve toplumsal, ekonomik, yapısal, kültürel, eğitim ve diğer refah konularının hayata geçirilmesinde ulusal paydanın planlanması ve düzenlenmesi gibi görevleri vardır.
Dış ilişkiler
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz.
IRIAF geleneksel bir sıfatla ülkenin egemenliğini korurken, IRGC, esas olarak dış müdahalelere, darbelere ve iç isyanlara karşı İslam Cumhuriyeti'nin bütünlüğünü sağlamakla görevlendirildi.[114] 1925'ten bu yana 18 yaşını dolduran tüm erkek vatandaşların IRIAF veya IRGC'de yaklaşık 14 ay görev yapması zorunludur.[115][116][117][118]
İran'ın 610.000'den fazla aktif askeri ve yaklaşık 350.000 yedek askeri vardır. Toplamda yaklaşık 1 milyon eğitimli askerî personel, dünyada askeri eğitimli vatandaşların en yüksek yüzdesinden biridir.[119][120][121][122] Devrim Muhafızları içindeki gönüllü bir paramiliter milis grubu olan Besic'in 20 milyondan fazla üyesi, acilen çağrılabilecek 600.000 üyesi, 300.000 yedek askeri ve gerektiğinde harekete geçirilebilecek bir milyon kişisi vardır.[123][124][125][126]
İran ekonomisi planlı ekonomi, petrol ve diğer büyük sektörlerde devlet işletmeciliği, köy tarımı ve küçük ölçekli özel işletme ve hizmet yatırımlarının bir karışımıdır.[127] Ekonomik altyapısı son 20 yıl içinde düzenli bir oranda gelişmektedir ancak enflasyon ve işsizlikten etkilenmektedir.[128] 21. yüzyılın başında hizmet sektörü GSMH'da en büyük yüzdeye sahip oldu; hizmet sektörünü madencilik, imalat ve tarım izledi. 2006'da yaklaşık olarak hükûmet bütçesinin %45'i petrol ve doğalgaz ödemelerinden ve %31'i vergi ve harçlardan geldi. 2000-2004 arasında hükûmet harcamaları yıllık %14'lük bir enflasyon oluşturdu. İran $70.000.000.000'lık döviz rezervinin %80'ini ham petrol ihracatından elde etmiştir.[129] 2007'de GSMH'nin $206.000.000.000 (satın alma gücü paritesi açısından ise $852.000.000.000) veya kişi başına düşen millî gelir açısından $3.160 (satın alma gücü paritesi açısından ise $12.300).[83] İran'ın resmî olarak yıllık büyüme oranı ise %6'dır.[130] Bu veriler ve çok çeşitli olan ancak küçük ölçekli sanayi yapısı nedeniyle, BM İran'ın ekonomisini yarı-gelişmiş kabul etmektedir.[131]
Hizmet sektörü GSYİH içindeki payı açısından en uzun süreli büyümeyi göstermiş olsa da sektör dengeli değildir. Üretimin serbestliği ve ambalajlama ve pazarlamanın yeni ihracat pazarlarının gelişimini desteklemesi ile beraber devlet yatırımı tarım üretimi artırdı. Ülke çapında son yıllarda birçok barajın yapılması ile büyük ölçekli sulama ve ihracat amaçlı üretilen hurma, çiçek ve fıstık gibi tarım ürünleri 1990'lar sonrasında sektörler arasında en hızlı ekonomik büyümeyi sağladı. İran'ın büyük ticari ilişkileri olan ülkeler Çin, Almanya, Güney Kore, Fransa, Japonya, Rusya ve İtalya'dır.
%1,8'e yakın bir oranda istihdam sağlayan turizm sektörünün önümüzdeki beş yıl içinde istihdam açısından %10'luk bir oranı yakalaması bekleniyor.[132] 2004 yılında 1.659.000 yabancı turist İran'ı ziyaret etmiştir; turistlerin çoğunluğu Orta Asya cumhuriyetleri de dâhil olmak üzere Asya ülkelerinden gelirken çok küçük bir kısmı Avrupa Birliği ve Kuzey Amerika ülkelerinden gelmiştir. 2000'li yılların başında sanayi hâlâ altyapı, iletişim, denetleyici normlar ve yetişmiş çalışan konularında ciddi sorunlar yaşamaktadır.[133] İran turizm geliri açısından Dünya'da 89. sıradadır ancak aynı zamanda Dünya'daki en turistik ilk on ülke arasındadır.[134] Yetersiz tanıtım, dengesiz bölge şartları, Dünya'daki olumsuz imaj, turizm sektöründe etkili planlama yetersizliği turizmde büyümeyi engellemiştir.
1990'ların sonlarından itibaren İran; Suriye, Hindistan, Venezuela ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan ülkelerle ekonomik iş birliğini geliştirdi. İran, Türkiye ve Pakistan ile ticaret ilişkilerini de geliştirmekte ve Ekonomik İşbirliği Örgütü adı verilen kurum aracılığıyla Batı ve Orta Asya'da ortak bir pazar oluşturma hedefini diğer ülkelerle paylaşmaktadır. İran, ithalat üzerinde daha çok azaltılmış sınırlamalar/vergiler ve Çarbahar, Keşm ve Kiş adaları serbest ticaret bölgeleri gibi yatırım için uygun bir iklim yaratarak milyarlarca dolar yabancı yatırım çekmeyi planlamaktadır.
Şimdiki hükûmet daha önceki hükûmetin pazar reform planlarını takip etmeye devam etmekte ve İran'ın petrole dayalı ekonomisini çeşitlendirmeye çalışacağını ifade etmektedir. Bunu devlet yatırımlarını otomotiv, imalat, uzay sanayileri, tüketici elektroniği, petrokimya ve nükleer teknoloji gibi alanlara yaparak gerçekleştirmeye çalışıyor. İran biyoteknoloji, nanoteknoloji ve ilaç sanayilerinde de açılımlar yapmaktadır.[135] Güçlü petrol pazarı 1996'dan beri İran üstündeki finansal baskıların hafiflemesine neden oldu ve Tahran'ın borç servisinin ödemelerini yapmasını sağladı. İran'ın bütçe açıkları her zaman kronik bir sorun olmuştur; özellikle geniş ölçekli devlet sübvansiyonları; indirimli yiyecek sağlanması ve özellikle benzin satışı; tek başına enerji sektörüne maliyeti 2008 için 84.000.000.000 dolardır.[136][137]
Tarım, İran'ın geleneksel faaliyetlerinden biridir. Antik dönemde yerleşik düzene geçilmiş olan ülkede doğudan gelen göçebe boylarla yaşanan gerilim ülke tarihinde belirleyici olmuştur. Bugün bile ülkede hâlâ önemli bir nüfusa sahip olan göçebe topluluklar bir sorun kaynağı olarak görülür. Ülkede tarım vadi tabanlarında, plato eteklerindeki vahalarda ve nemli alçak basınç hareketlerine açık yağış alan bölgelerde yapılır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, şekerkamışı, pamuk, tütün, pirinç, çay ve tahıllardır; fakat pirinç dışındaki ürünler ihtiyacı karşılamaktan uzaktır.
Hayvancılık da İran'ın önemli ekonomik faaliyetlerinden biridir. Göçebe yaşantısını sürdüren pek çok topluluk geçimini küçük ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliğiyle sağlar. İpekböceği ve Hazar kıyısında Dünya'nın en kaliteli havyarlarının elde edilmesini sağlayan mersin balığı da ülke ekonomisi için önemli hayvanlardan sayılabilir. Zanaatkârlık tarih boyunca İran için önemli olmuştur. Gerek hayvancılık ve ipek üretimine bağlı olarak gelişen halıcılık, gerekse ülkenin geleneksel sanatları sayılabilecek süslemecilik ve tezhip gibi sanatlara bağlı olarak gelişen bakır işlemeciliği, çanak çömlek yapımı gibi el sanatları İran'ın Dünya'da tanınmasına neden olmuş faaliyetlerdendir. Bunlarla da bağlantılı olarak, küçük ticaret, esnaflık, daha sonra da göreceğimiz gibi, ülkenin sosyo-politik yapısına etki edecek derecede önemli olagelmiştir.
Bütün bu geleneksel faaliyetlere karşın, günümüzde ülkenin ekonomik kaderini tayin eden, nispeten yeni bir ürün olan petrol ve doğal gazdır. Petrol İran için öylesine önemli bir üründür ki; ülkenin son yüz yıllık tarihinin belirlenmesi, modernleşmesi ve sanayileşmesi hep petrole dayalı olarak gerçekleşmiştir. 1908'den beri işletilmekte olan petrolün tamamına yakın güneybatıdaki Huzistan bölgesinden ve Zağros Dağları ile Basra Körfezi kıyıları arasında kalan şeritten çıkarılır. İç bölgelerdeki nispeten zayıf ya da işletilmesi güç petrol yatakları ise doğal gaz bakımından zengindir. Dünya petrol rezervlerinin %10'unun, doğal gaz rezervlerinin ise %20'sinin İran'da olduğu tahmin edilmektedir. İran-Irak Savaşı öncesinde yıllık 300.000.000 tona kadar çıkan savaş döneminde 50.000.000-60.000.000 tona düşen petrol üretimi bugün hâlâ 200.000.000 tonun altındadır. Ülkenin en önemli sanayi işkolu petrole bağlı olarak gelişen petrokimya sektörüdür. Rafineriler dışında petrol ve doğal gaz boru hatları da petrolün işlenmesi ve iletilmesi açısından önem taşımaktadır. Başta demiryolu ve karayolu olmak üzere pek çok altyapı olanağının ve diğer sanayi alanlarının geliştirilmesi de özellikle 1970'li yıllarda elde edilen petrol gelirleri sayesinde gerçekleştirilmiştir.
İran ekonomisi, merkezi planlamanın, devletin ve bazı büyük şirketlerin yönetiminde olan petrol sanayisinin, küçük çapta özel ticaretin ve tarımın karışımından oluşmaktadır. İran ekonomik altyapısı son 20 yılda sürekli bir büyüme göstermese de; ekonomi, enflasyon ve işsizlikten olumsuz etkilenmeyi sürdürmüştür. 20. yüzyılın başlarında hizmet sektörü GSYIH'nin en büyük dilimini oluşturmaya başlamış, hizmet sektörünü sanayi ve tarım sektörleri takip etmiştir. Devlet bütçe gelirlerinin yaklaşık %45'i petrol ve doğal gaz gelirlerinden, %31'i ise vergilerden elde edilmektedir. 2000-2004 yılları arasında, bütçe harcamalarına yıllık %14'lük bir enflasyon oranı eşlik etmiştir. 2006 yılında İran'ın nominal GSYİH'si $195.500.000.000 ve kişi başına düşen millî gelir $2.440 olarak hesaplanmıştır. Tüm bu rakamlar ve İran'ın çeşitli ama küçük çapta sanayisi göz önüne alındığında, Birleşmiş Milletler İran ekonomisini yarı-gelişmiş olarak sınıflandırmıştır.
Hizmet sektörü, GSYIH'deki payı açısından uzun vadede en hızlı artışı göstermesine karşın, inişli çıkışlı bir grafik sergilemektedir. Devlet yatırımları, üretimin serbestleştirilmesi ve yeni dışsatım(ihracat) pazarlarının bulunması ile birlikte tarımda patlama yaratmıştır. Ülke çapında inşa edilen birçok baraj sayesinde, büyük ölçekte sulama projeleri hayata geçirilmiş, ihracata ve sanayiye yönelik tarım geliştirilmiş ve böylece 90'lı yıllarda İran'daki başka hiçbir sektörün elde edemediği bir büyümeye elde edilmiştir. Her ne kadar 1998-2001 yılları arasında art arda yaşanan aşırı kurak yıllar tarımsal çıktıyı olumsuz yönde etkilese de, tarımsal işgücünün önemli bir yüzdesini elinde tutmaktadır.
İran'ın başlıca ticaret yaptığı ülkeler Çin, Almanya, Güney Kore, Fransa, Japonya, İtalya ve Rusya'dır. İran, 90'ların sonundan beri Suriye, Hindistan, Küba, Venezuela ve Güney Afrika gibi ülkelerle yaptığı ekonomik iş birliğini de geliştirmektedir.
Kıta
Ülkeler
Proje sayısı
Yatırımların toplam tutarı
Asya
BAE, Singapur, Endonezya ve Umman
190
$11.600.000.000
Avrupa
Almanya, Hollanda, İspanya, Birleşik Krallık, Türkiye, İtalya ve Fransa (toplamda 20 ülke)
İran doğalgaz rezervi açısından Dünya'da ikinci ve petrol rezervi açısından Dünya'da üçüncü durumdadır.[138] 2005'te, kaçakçılık ve yetersiz ülke içi kullanım nedeniyle İran petrol ithalatına $4.000.000.000 harcamıştır.[139] 2005'te petrol endüstrisi günde ortalama 4.000.000 varil üretime ulaşmıştır; 1974'te ise günde ortalama 6.000.000 varil üretim yapılıyordu. 2000'li yılların başında endüstri altyapısı teknolojik yetersizlikten dolayı çok zayıflamıştı. 2005'te çok az sayıda araştırma kuyusu açıldı.
2004'te, İran'ın doğal gaz rezervinin büyük bir kısmı henüz kullanıma açılmamış durumdaydı. Yeni hidroelektrik istasyonlarının eklenmesi ve klasik kömür ve petrol ile çalışan istasyonlarının hatlara bağlanmasıyla ülke kapasitesi 33.000 megavata yükselmiştir. Bu miktarın %75'i doğal gaz, %18'i petrole ve %7'si hidroelektrik enerjiye dayanmaktadır. 2004'te İran ilk rüzgâr enerji ve jeotermal santrallerini açtı; ilk termal güneş santralini da 2009'da kullanıma açmaya hazırlanıyor.
Nüfus artışı ve yoğun endüstrileşme elektrik ihtiyacının yılda %8 oranında artmasına neden olmuştur. Hükûmet, 2010 itibarıyla 53.000 megavatlık kapasite hedefine ulaşmak için gaz ile çalışan yeni enerji santrallerini etkin hale getirmeyi, hidroelektrik santraller eklemeyi ve nükleer enerji santralleri kurmayı planlamaktadır. İran'ın Buşehr'deki ilk nükleer enerji santrali 2007 yılı itibarıyla henüz faaliyete geçmemişti.[133]
İran Anayasası'nın 15. maddesine göre İran'ın resmî dili bir Güneybatı İran dili olan Farsçadır, ancak Farsçaya ek olarak yerel ve aşiret dillerinin basında ve kitle iletişim araçlarında ve çocukların edebiyatlarını öğrenmeleri için okullarda öğretilmesine izin verilmiştir.[140] Buna rağmen Farsça İran'da lingua franca görevi görmektedir ve yayınların ve basılan eserlerin çoğu bu dildedir.
Arapça genel toplumun yaklaşık %2'si tarafından konuşulmakla beraber, bu oran Arapların nüfusun %33'ünü oluşturduğu Huzistan Eyaleti'nde çok daha yüksektir. Hürmüzgan Eyaleti' nde de Arapça ortalamadan daha yüksek oranlarda konuşura sahiptir.
İran'da din, CIA World Factbook'a göre, İranlıların yaklaşık %90-95'i[147] kendilerini resmî devlet mezhebi olan Şiilik ile yaklaşık %5-10'u ise Sünnilik ile ilişkilendiriyor. Geri kalan %0,6'sı kendilerini Bahailik, Sâbiîlik, Ehl-i Hak, Zerdüştlük, Yahudilik ve Hristiyanlık dahil İslam dışı dinsel azınlıklarla ilişkilendirmektedir. Son üç azınlık dini resmen tanınmış ve korunmuş ve İran parlamentosunda sandalyeleri bulunmaktadır.[148]Zerdüştlük bir zamanlar çoğunluk diniydi, oysa bugün Zerdüştler sadece on binlerce kişiden oluşmaktadırlar.[149] İran, İslam dünyası ve Orta Doğu'daki en büyük ikinci Yahudi cemaatine ev sahipliği yapıyor.[150] İran'ın ikinci en büyük gayrimüslim dini azınlığı olan Bahailik, resmen tanınmadı ve İran'daki varlığı boyunca zulüm gördü.[151][152][153][154]
İran hükûmeti, dini olmayan İranlıların varlığını resmî olarak tanımıyor. Moğol istilalarından önce İran'da Sünnilik baskın bir mezhep idi, ancak daha sonra Safevîlerin ortaya çıkışı ile Şiilik İran'ın ve günümüz Azerbaycan'ının tamamında hâkim oldu.[155]
Bunun dışında Bahtiyarîler ve Belûciler gibi Fars kökenlilerden başka etnik topluluklar da ülke nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturur. Çoğunluğu Sünni olan ve Irak sınırına yakın bölgede yoğun olarak yaşayan Kürtler de 5.000.000 yaklaşan nüfuslarıyla önemli bir etnik topluluktur. Kürtler, resmî mezhebin Caferîlik olması sebebiyle sisteme entegre olamamışlardır.
İran kültürü İslâm öncesi ve İslâmî kültürün bir karışımıdır. Büyük olasılıkla Orta Asya ve Andronovo Kültürü'nden kaynaklanan İran kültürü, MÖ 2000'lerdeki İran bölgesi kültürünün mirasçısı olarak büyük oranda kabul edilmektedir. İkinci bin yıl sırasında entelektüellerin ve dinin ve daha önce de halkın dili olarak Farsça ile beraber İran kültürü uzun bir süre Orta Doğu ve Orta Asya'nın baskın kültürü olmuştur. İran kültürünün görece olarak Çin, Hint ve Roma medeniyetlerini etkilemesi açısından Sâsânî İmparatorluğu İran'da önemli ve etkili bir dönem oluşturmuştur,[157] ve aynı şekilde batı Avrupa ve Afrika'yı da etkilemiştir.[158] Bu etki hem Avrupa hem de Asya Orta Çağ sanatında önemli bir rol oynamıştır.[159] Bu etki İslâm dünyasına da taşınmıştır. Daha sonraları İslâmî öğrenimin filolojisi, edebiyatı, hukuku, felsefesi, tıbbı, Mimarisi ve bilimi İslâm dünyasına Sâsânî İmparatorluğu'ndan aktarılan yapılardan oluşuyordu.
İran'ın İslamlaşmasından sonra İslâmî töreler İran kültürüne girdi. Bunlardan en önemlisi Muharrem ayında yapılanlardır. Her yıl Aşure Günü İran'da, Ermeniler ve Zerdüştler dahil İranlıların büyük çoğunluğu Kerbela Savaşı'nda şehit olanları anma törenlerine katılır. Modern İran'da [[günlük yaşam]] Şiîlik anlayışına göre düzenlenmiştir ve ülkenin sanat, edebiyat ve mimarisi İran'ın derin ulusal geleneğini ve edebi kültürünü daimi bir hatırlatıcısı durumundadır.[160][161] İran'ın Yılbaşısı (Nevruz) İran'da baharın gelişini kutlamak için 21 Mart tarihinde kutlanan eski çağlardan kalma bir gelenektir. Bu tarih aynı zamanda Türkiye, Kuzey Irak, Afganistan, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kazakistan, Gürcistan ve Ermenistan'da da kutlanmaktadır.[162] 2004 yılında Nevruz UNESCO tarafından İnsanlığın Sözlü ve Manevî Mirası listesinde gösterildi.[163]
İran sineması modern İran'da gelişmiştir ve birçok İranlı yönetmen dünya çapında yaptıkları çalışmalarla tanınmıştır. İran filmleri son yirmi beş yıl içinde üç yüzden fazla ödül kazanmıştır. En çok tanınan yönetmen Abbas Kiyarüstemi'dir.
İran medyası özel ve kamu işletmeciliğinin bir karışımıdır ancak kitaplar ve filmler yayınlanmadan önce Kültür ve İslâmî Rehberlik Bakanlığı tarafından mutlaka onaylanmalıdır. Onay almayan filmler genellikle devlet sansürüne uğramıştır.
İnternet İran gençliği arasında inanılmaz oranda yayılmış durumdadır. İran bugün Dünya'da dördüncü büyük blogger sayısına sahip ülke durumundadır.[164]
Birçok İrani dil İran kökenlidir, Farsça bunların arasında en yoğun kullanılanıdır. Farsça Aryan veya Hint-Avrupa dillerininHint-İran dilleri dalına ait bir dildir. Eski Farsça'ya ait en eski kayıtlar Ahameniş İmparatorluğuna kadar gitmektedir[141] ve Eski Farsça örnekleri günümüzde İran, Irak, Türkiye ve Mısır'da bulunmaktadır. Sekizinci yüzyılın sonlarında Farsça çok fazla Arapçalaştırılmıştı ve Arapçaya benzetilerek yazılıyordu. Bu Farsçanın yeniden canlandırılmasını savunan bir harekete neden oldu. Bu uyanışın en önemli sonuçlarından birisi Firdevsi'nin yazdığı Şehname oldu. İran'ın millî destanı sayılan bu eser özgün bir Farsça ile yazılmıştır.
Farsça İran'da lingua franca görevi gördüğünden ötürü yayınların ve basılan eserlerin çoğu bu dildedir. Farsçadan hariç olarak İran'da kullanılan görece yaygın olan diğer Azerice, Kürtçe ve hatta izafi olarak çok yaygın olmayan Arapça ve Ermenice dillerinde de yapılan birçok yayın ve basılan eser vardır.
Sekizinci yüzyılın sonlarında Farsça çok fazla Arapçalaştırılmıştı ve Arapçaya benzetilerek yazılıyordu. Bu Farsçanın yeniden canlandırılmasını savunan bir harekete neden oldu. Bu uyanışın en önemli sonuçlarından birisi Firdevsi'nin yazdığı Şehname oldu. Bu Farsçanın yeniden canlandırılmasını savunan bir harekete neden oldu. Bu uyanışın en önemli sonuçlarından birisi Firdevsi'nin yazdığı Şehname (Farsça: “Kralların Hikayesi”) oldu. İran'ın millî destanı sayılan bu eser özgün bir Farsça ile yazılmıştır.
Otuz yıl çok acı ve zorluk çektim Farsça ile Aceme hayat ve can verdim
— Firdevsi, بسی رنج بردم در این سال سی عجم زنده کردم بدین پارسی
Farsça Arapçanın yanı sıra özellikle Anadolu, Orta Asya ve Hindistan'da edebiyat ve bilim dili olarak kullanılmıştır. Şiîr İran kültürünün çok önemli bir öğesidir. Şiîr İran'da kültürden, bilim ve metafiziğine kadar birçok önemli eserde kullanılmıştır. Mesela İbni Sina'nın tıp makalelerinin yaklaşık yarısının nazım yazıldığı bilinmektedir.
İran birçok ünlü şair yetiştirmesine rağmen ne yazık ki Ömer Hayyam gibi ancak birkaç isim batılı okurlar tarafından bilinmektedir oysa HafızSadi ve "ferdosi" gibi isimler çoğu İranlı için çok değerlidir. 1634'ten beri ünlü şairlerin kitapları batı dillerine çevrilmektedir. Fars şiirinin gücünü gösteren, BM'in Uluslar Salonu'nun girişinde yer alan bir şiir örneği aşağıda yer almaktadır:
İnsanın soyu birdir Yaratılırken atılan ortak temeldir Birimizin acıyı hissetmesi yeterlidir O acı hepimizindir
— Sadi (1184-1283), بنى آدم اعضاء يک پیکرند که در آفرينش ز يک گوهرند چو عضوى بدرد آورد روزگارد دگر عضوها را نماند قرار
İran, Dünya'nın en zengin sanat geleneklerine sahip olan ülkelerden biridir ve birçok disiplini içine almaktadır; çömlekçilik, dokuma, hat sanatı, metal işleme, mimari, resim ve taş oymacılığı gibi. Halı dokuma Fars kültürünün ve sanatının en özgün dallarından biridir ve kökü antik çağlara kadar uzanmaktadır.
İranlılar mimaride matematik, geometri ve astronomiyi ilk kez kullananlardandı ve kapalı çarşı ve camilerin inşasında sıklıkla görülebileceği gibi büyük kamusal alanların yapımında sıra dışı yetenekleri vardı. Klasik İran mimarîsinin ana yapıları cami ve saraydır. İran, çok sayıda sanat evi ve galerisinin yanı sıra Dünya'daki en büyük ve değerli mücevher koleksiyonlarına da sahiptir. Dünyadaki en eski tavla 60 parçasıyla beraber Güneydoğu İran'da bulunmuştur.[165]
İran UNESCO tarafından arkeolojik kalıntıları ve yerler açısından Dünya'daki en önemli yerler arasında yedinci sıradadır.[166] UNESCO'nun Dünya Mirası listesindeki 15 mimari eser İran mimarisine aittir. Anadolu'daki Pers egemenliği sırasında inşa edilen Halikarnas MozolesiDünyanın Yedi Harikasından biri kabul edilse de günümüzde İran yönetimi Pers sanat ve arkeolojik mirasının özellikle İslâm öncesine ait olan kesimine önem vermemekte ve birçok tarihi miras yıkım tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Fars, Arap ve Türk mutfağı tutulmakta olup, ülkenin her yerinde döner lokantalarından İran otellerinin lüks lokantalarına kadar her yerde bulunabilmektedir. Hızlı yiyecekler, Fars, Arap, Türk ve Batı mutfakları da çok popüler olup, geniş miktarda bulunabilmektedir. Fars, Arap ve Türk mutfağı birbirleriyle binlerce yıllık etkileşimle günümüze gelmiş gayet zengin ve farklı bir mutfaktır. Mutfağın temel malzemeleri kuzu eti, yöresel baharatlardır, pirinç ve bulgurdur. Bu nedenle İran mutfağı ağır yemeklerden oluşur. Mutfağın temel bileşenleri kebap, lahmacun, etli yemekler ve hamurlu tatlıları olup, Dünya'nın her yerinde tanınmakta ve tercih edilmektedir. Fast food tarzı Batı kültürünün de arttığı bu devirlerde, fast food ile yarışabilen ve hızlı hazırlanabilen bir mutfaktır.
Giyim ve kurallar
İran'da giyim bakımından bir zorlayıcılık yoktur. İnsanlar istedikleri kıyafeti giyebilmektedirler örneğin: yöresel kıyafetler veya Batı tarzı kıyafetler. İran'da insanların birçoğu yöresel Arap kıyafeti olan kandura ve Kürt kıyafeti giyerler.[kaynak belirtilmeli] Bu giyim biçimleri, İran'ın çok sıcak ve nemli veya çok soğuk olan iklimine göre değişmektedir. Ama kadınlar başlarına; tülbent, eşarp veya şal takmak zorundadır.[kaynak belirtilmeli]
^Bailey, Harold Walter (1987). "Arya". Encyclopedia Iranica. 2. New York: Routledge & Kegan Paul. s. 681-683. 19 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mayıs 2008.
^MacKenzie, David Niel (1998). "Ērān, Ērānšahr". Encyclopedia Iranica. 8. Cosa Mesa: Mazda. 13 Mart 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mayıs 2008.
^abAnērān. 16 Kasım 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mayıs 2008. retrieved 25 Feb 2008
^Fattah, Hala Mundhir (2009). A Brief History Of Iraq. s. 46
^Persians: Masters of Empire, 1995, ISBN 0-8094-9104-4, p. 142–143, Time-life Books
^Cotterell, Arthur. From Aristotle to Zoroaster: An a to Z Companion to the Classical World. 1998, p. 272, Free Press
^Garthwaite, Gene R., The Persians, p. 2, ISBN 1-4051-5680-5, Wiley-Blackwell (2006)
^Lorentz, John H. Historical Dictionary of Iran.Asian Historical Dictionaries; No.16. 1995. ISBN 978-0-8108-2994-7, p. 189
^Arthur Cotterell, From Aristotle to Zoroaster: An a to Z Companion to the Classical World. 1998. ISBN 0-684-85596-8, p. 344–345, Free Press
^Persians: Masters of Empire, 1995, ISBN 0-8094-9104-4, p. 134, Time-life Books
^Persians: Masters of Empire, 1995, ISBN 0-8094-9104-4, p. 138, Time-life Books
^"Even the architecture of the Christian church, with its hallowed chancel seems inspired by the designs of Mithraic temples". Abbas Milani. Lost Wisdom. 2004. Mage Publishers, p. 13. ISBN 0-934211-90-6
^Andrew Marr, Büyük Dünya Tarihi, Yakamoz Yayıncılık, 2018.
^Andrew Marr, Büyük Dünya Tarihi, Yakamoz Yayıncılık, 2008.
^Caheb C., Cambridge History of Iran, Tribes, Cities and Social Organization, vol. 4, p. 305–328
^Bosworth C. E., Cambridge History of Iran, vol. 4, p. 90
^Grousset, Rene, The Empire of the Steppes, (Rutgers University Press, 1991), 574.
^Bingham, Woodbridge, Hilary Conroy and Frank William Iklé, History of Asia, Vol.1, (Allyn and Bacon, 1964), 98.
^abBowden, Mark. Guests of the Ayatollah: The Iran Hostage Crisis: The First Battle in America's War with Militant Islam (İngilizce). Grove Press. s. 127. ISBN0-8021-4303-2.
^Centre for Documents of The Imposed War, Tehran. (مرکز مطالعات و تحقیقات جنگ)
^"News". FAS. 15 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. retrieved 23 January 2008
^Freedom House (2017). "Iran" 17 Mayıs 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Freedom in the World 2017. Freedom House. "The Islamic Republic of Iran holds elections regularly, but they fall short of democratic standards due to the role of the hard-line Guardian Council, which disqualifies all candidates deemed insufficiently loyal to the clerical establishment. Ultimate power rests in the hands of the country's supreme leader, Ayatollah Ali Khamenei, and the unelected institutions under his control. Human rights abuses continued unabated in 2016, with the authorities carrying out Iran's largest mass execution in years and launching a renewed crackdown on women's rights activists. The regime maintained restrictions on freedom of expression, both offline and online, and made further arrests of journalists, bloggers, labor union activists, and dual nationals visiting the country, with some facing heavy prison sentences. Hard-liners in control of powerful institutions, including the judiciary and the Islamic Revolutionary Guard Corps (IRGC), were behind many of the year's abuses. There were no indications that President Hassan Rouhani, a self-proclaimed moderate seeking reelection in 2017, was willing or able to push back against repressive forces and deliver the greater social freedoms he had promised. Opposition leaders Mir Hossein Mousavi, his wife Zahra Rahnavard, and reformist cleric Mehdi Karroubi remained under house arrest for a sixth year without being formally charged or put on trial. As in 2015, the media were barred from quoting or reporting on former president Mohammad Khatami, another important reformist figure."
^Federal Research Division, Library of Congress. ""Iran — The Constitution"". 15 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Nisan 2006.
^Jones, Seth G. (2020). Regular Military Power. Center for Strategic and International Studies (CSIS). ss. 19-27. JSTORresrep29480.7. 18 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Nisan 2024.
^Aryan, Hossein (5 Şubat 2009). "Pillar Of The State". Radio Free Europe/Radio Liberty (İngilizce). 23 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2024.
^J. B. Bury, History of the Later Roman Empire: From the Death of Theodosius I to the Death of Justinian Volume 1, p.109 ISBN 0-486-20398-0, Dover Publications
Hubungan Guatemala – Amerika Serikat Guatemala Amerika Serikat Hubungan Guatemala – Amerika Serikat adalah hubungan bilateral antara Guatemala dan Amerika Srikat. Terdapat Kedubes AS di Guatemala yang terletak di Kota Guatemala. Menurut Departemen Negara AS, hubungan antara Amerika Serikat dan Guatemala secara tradisional dekat, meskipun dari masa ke masa mengalami ketegangan dari masalah-masalah hak asasi manusia dan sipil/militer.[1] Menurut jajak pendapat global, 82% orang Guat...
Daftar lagu yang di rilis oleh girl grup Korea Selatan Twice, baik dalam bentuk grup, sub-unit, ataupun solo. Digital cover album mini terbaru Twice Ready to Be Lagu-lagu Berbahasa Korea Daftar isi: 0–9 A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Daftar lagu-lagu yang dirilis dalam Bahasa Korea, menampilkan tahun rilis, penulis lirik, dan album lagu tersebut Lagu Tahun Penulis lirik Album Ref. 1 to 10 2016 ChloeNODAY Twicecoaster: Lane 1 [1] 1, 3, 2[A] 2021 Shi...
Venezuelan actor In this Spanish name, the first or paternal surname is Ramírez and the second or maternal family name is Arellano. Édgar RamírezRamírez at the 2017 San Diego Comic-ConBornÉdgar Filiberto Ramírez Arellano[1] (1977-03-25) 25 March 1977 (age 46)[1]San Cristóbal, Táchira, VenezuelaOccupationActorYears active1990–present Édgar Filiberto Ramírez Arellano (Spanish pronunciation: [ˈeðɣaɾ raˈmiɾes], born 25 March 1977) is a V...
Monterde Gemeente in Spanje Situering Autonome regio Aragón Provincie Zaragoza Coördinaten 41° 10′ NB, 1° 44′ WL Algemeen Oppervlakte 55,94 km² Inwoners (1 januari 2016) 198 (4 inw./km²) Provincie- engemeentecode 50.173 Detailkaart Locatie in Aragón Foto's Monterde Portaal Spanje Monterde is een gemeente in de Spaanse provincie Zaragoza in de regio Aragón met een oppervlakte van 56 km². Monterde telt 198 inwoners (1 januari 2016). Demografis...
اضغط هنا للاطلاع على كيفية قراءة التصنيف يرسينية سلية كاذبة المرتبة التصنيفية نوع التصنيف العلمي النطاق: الجراثيم المملكة: بكتيريا الشعبة: المتقلبات الطائفة: المتقلبات الغاما الرتبة: المعويات الفصيلة: الأمعائيات الجنس: اليرسينية النوع: يرسينية سلية كاذبة الاسم ال�...
В Википедии есть статьи о других людях с фамилией Кэмпбелл. Эдна Кэмпбеллангл. Edna Campbell Завершила карьеру Позиция Разыгрывающий защитник Рост 173 см Вес 68 кг Гражданство США Дата рождения 26 ноября 1968(1968-11-26) (55 лет) Место рождения Филадельфия, Пенсильвания Колледж Мэри�...
Bahan atau material adalah zat atau benda yang dari mana sesuatu dapat dibuat darinya, atau barang yang dibutuhkan untuk membuat sesuatu. Material adalah sebuah masukan dalam produksi. Material sering kali adalah bahan mentah yang belum diproses, tetapi kadang kala telah diproses sebelum digunakan untuk proses produksi lebih lanjut. Umumnya, dalam masyarakat teknologi maju, material adalah bahan konsumen yang belum selesai. Beberapa contohnya adalah kertas dan sutra. Kata bahan kadang kala di...
Koordinat: 41°02′30″N 29°00′20″E / 41.04167°N 29.00556°E / 41.04167; 29.00556 Museum Angkatan Laut IstanbulBangunan baru Museum Angkatan Laut IstanbulDidirikan1897; 125 tahun lalu (1897)LokasiHayrettin İskelesi Sok.80690 Beşiktaş, Istanbul, TurkiJenisMuseum angkatan lautSitus webwww.denizmuzeleri.tsk.tr/en/ Museum Angkatan Laut Istanbul (Turki: İstanbul Deniz Müzesi) adalah sebuah museum angkatan laut nasional, yang terletak di distrik Beşikt...
Fictional character in the DC Comics Universe For the Buck Rogers character, see Buck Rogers. Comics character AluraVariant cover art of Supergirl #47 (Jan. 2010), art by Joshua MiddletonPublication informationPublisherDC ComicsFirst appearanceAction Comics #252 (May 1959)Created byOtto Binder (writer)Al Plastino (artist)In-story informationFull nameAlura In-ZeSpeciesKryptonianPlace of originKryptonTeam affiliationsZor-ElSupergirlSupporting character ofSupergirlSupermanNotable aliasesAlura In...
For related races, see 1934 United States gubernatorial elections. 1934 Georgia Democratic gubernatorial primary ← 1932 September 12, 1934 1936 → Nominee Eugene Talmadge Claude Pittman Party Democratic Democratic Electoral vote 394 16 Popular vote 178,409 87,049 Percentage 65.95% 32.18% County resultsTalmadge: 50-60% 60-70% 70-80% 80-90...
List of plane accidents Shackleton MR.3 WR970 crashed in 1956 in Derbyshire. List of accidents and incidents involving the Avro Shackleton four-engined maritime patrol and later airborne early warning aircraft. 1950s 12 August 1951 Shackleton MR.1 VP283 of No. 224 Squadron RAF crashed into the sea following loss of landing gear on final approach to RAF Gibraltar.[1] 25 June 1952 Shackleton MR.1 VP261 of No. 120 Squadron RAF crashed into the sea near Berwick on Tweed.[1] All el...
Recording studio in London, England EMI Studios redirects here. For the film studios, see EMI-Elstree Studios. Abbey Road StudiosAbbey Road Studios in December 2005FormerlyEMI Recording StudiosTypeRecording studioIndustryMusicFoundedNovember 12, 1931; 92 years ago (1931-11-12)[1]FounderGramophone CompanyHeadquartersSt John's Wood, City of Westminster, London, EnglandParentUniversal Music GroupWebsiteabbeyroad.com Abbey Road StudiosBuilt1829; 194 years ag...
Hospital in Oregon, United StatesSalem HospitalShow map of Salem ORShow map of OregonGeographyLocationSalem, Oregon, United StatesCoordinates44°55′59″N 123°02′05″W / 44.9330°N 123.0348°W / 44.9330; -123.0348OrganizationTypeCommunityServicesEmergency departmentLevel II trauma centerBeds454HistoryOpened1896LinksWebsitewww.salemhealth.org ListsHospitals in Oregon Salem Hospital is a non-profit, regional medical center located in Salem, Oregon, United States. F...
«Жоакім де Алмейда Фрейтас Парк» Оригінал назви Estádio Comendador Joaquim de Almeida Freitas Країна Португалія Розташування Морейра-де-Конегуш, Португалія Координати 41°22′41″ пн. ш. 8°21′17″ зх. д. / 41.3780889° пн. ш. 8.3547611° зх. д. / 41.3780889; -8.3547611 Побудовано 2002 �...
Gaius Pontius (fl. 321 BC), sometimes called Gavius Pontius, was a Samnite commander (clan Varry/Varriani) during the Second Samnite War. He is most well known for his victory over the Roman legions at the Battle of the Caudine Forks in 321 BC. He was eventually captured and executed by Fabius Rullianus. Early command Gaius Pontius was a Meddix, a Samnite position similar to a Roman Consul or Magistratus at the beginning of the Second Samnite War. He controlled a force of nearly 9,000, includ...
Open CityPoster teatrikalNama lainKorean nameHangul무방비 도시 Hanja無防備 都市 Alih AksaraMubangbi dosiMcCune–ReischauerMubangbi tosi Sutradara Lee Sang-gi Produser Jeon Ho-jin Ditulis oleh Lee Sang-gi PemeranKim Myung-minSon Ye-jinPenata musikAngelo LeeSinematograferShin Ok-hyunPenyuntingShin Min-kyungDistributorCJ EntertainmentTanggal rilis 10 Januari 2008 (2008-01-10) Durasi112 menitNegara Korea Selatan Bahasa Korea PendapatankotorUS$11,1 juta[1] Open ...
1905 Rhode Island gubernatorial election ← 1904 November 7, 1905 1906 → Nominee George H. Utter Lucius F. C. Garvin Party Republican Democratic Popular vote 31,311 25,816 Percentage 53.30% 43.95% Governor before election George H. Utter Republican Elected Governor George H. Utter Republican Elections in Rhode Island Federal government Presidential elections 1792 1796 1800 1804 1808 1812 1816 1820 1824 1828 1832 1836 1840 1844 1848 1852 1856 1860 1864 1868 187...
River in the state of Georgia, United States of America Duplin RiverDulpin River, Sapelo Island is on the leftLocation of mouthLocationCountryUnited StatesStateGeorgiaPhysical characteristicsSource • locationGeorgia Mouth • coordinates31°24′52″N 81°18′00″W / 31.41439°N 81.30010°W / 31.41439; -81.30010 • elevation0 ft (0 m)Length8.1 mi (13.0 km) The Duplin River is an 8.1-mi...